Yetişkinlerin Metaforu: Çocuklar

Çizgili Pijamalı Çocuk İncelemesi

Murat Sayım

“Öteki” terimi merkeziyetçi bir söylemin ürünüdür desek pek yanılmayız. İkili karşıtlıklar yaratan bu algılama biçimi yapısalcıların ana konularından biri olmuştur. Kültürel anlamın oluşumunda ikili karşıtlıklar çok önemli rol oynar. Bir olgu, kendi zıddıyla var olur. Sözgelimi, “iyi” kavramını anlayabilmek için “kötü”nün varlığına ihtiyaç duyarız. Eğer “erkek” varsa “kadın” da vardır. “Sıcak” ancak “soğuk” olduğunda anlam yaratır.

Ne ki, bu ikili zıtlıkların oluşturduğu anlamın postyapısalcılarla birlikte çok da masum olmadığı ortaya çıktı. Çünkü ikili zıtlıkların arasında eşit bir mesafe olmadığı, zıtlıkların birbirine eşit olmadığı görüldü. Aralarında bir dengesizlik ve hatta otoriter bir hiyerarşi vardı.

Erkek ve kadın ikili zıtlığını ele alalım. Egemenlik açısından bakıldığında birçok toplum bu ikili zıtlığı sosyo-kültürel anlamda dinamik bir şekilde tecrübe ediyor. Ancak içlerinden biri “öteki”nin üstünde. Tahmin ettiğiniz gibi “erkek” “kadın”dan önce geliyor. Bunu birçok disiplinde görmek mümkün. Dilde, sözgelimi, “bayan” “bay”dan türüyor. “Female”, “male”den türüyor. Dilin yapısıyla sosyo-kültürel etkileşim ister istemez toplumun yaşayış, algılayış şekline de yön veriyor.

Bu yazının konusu olan ve yine ikili zıtlık ile ele alacağım mesele “çocuk” ile ilgili. Çocuğun karşısında elbette “yetişkin” var. O yetişkin ki, çocuğu eğitmeye çalışır, yol göstermeye çalışır, yönlendirir, akıl verir, yeri gelir kızar, engeller, sınırlarını belirler, özgürlüğünü tanımlar. Bu listeyi bayağı uzatabilirim.

Çocuk her daim yetişkin tarafından tanımlanır. Otoriteyi elinde tutan özne (yetişkin) karşısındaki nesneyi (çocuk) kendi “çıkarına” göre sürekli bir tanımlama ihtiyacı içindedir. Dolayısıyla “çocuk” veya “çocukluk” kavramı yetişkinlerin bir tanımıyla var olur. Başka bir deyişle, çocukluk imgesi sosyal ve kültürel bir inşadır.

Yazınsal alanda da çocuk yetişkin için bir nesne konumunda olmuştur çoğu zaman. Kurguda yetişkinin hikayesini anlamlandırmak için ihtiyaç duyulan bir metafor olarak da karşımıza çıkar. Bu bağlamda, çocuk karakterlerin metafor olarak kullanıldığı bazı dikkat çekici örnekler edebi eserlerde sıkça görülür.

Sözgelimi, Antoine de Saint-Exupéry’nin Küçük Prens adlı eserinde küçük prens, masumiyet, merak ve saflığın sembolü olarak karşımıza çıkar. Bu karakter, yetişkinlerin dünyasındaki karmaşıklıkları ve anlamsızlıkları eleştirmek için bir metafor olarak kullanılır. Küçük prensin gezegenleri ve karşılaştığı karakterler aracılığıyla, yazar aslında insan doğasının ve toplumun eksikliklerini gözler önüne serer.

William Golding’in Sineklerin Tanrısı adlı romanında ise bir grup çocuğun ıssız bir adada hayatta kalma mücadelesi anlatılır. Bu çocuklar, toplumun ilkellik ve vahşet içgüdülerini, medeniyetten uzaklaştıklarında ortaya çıkan karanlık yönlerini temsil eder. Golding, çocuk karakterler üzerinden insan doğasının karanlık yanlarını keşfeder ve okuyucuya derin bir toplumsal eleştiri sunar.

Dolayısıyla “çocuk” imgesi aslında yetişkinin duruşunu göstermek için kullanılan bir araç olarak konumlandırılır. Bu durum sadece çocuk-yetişkin ikili zıtlığı arasında olmaz. Hemen her zıtlıkta karşımıza çıkar. Mesela Zoeglossia Fellows gibi düşünürler engelli ve engelsiz bireyler hakkında tıpkı yukarıdaki örneklerde de olduğu gibi “metafor-nesnesi” haline gelmekten dem vururlar. Fellows’un We Are Not Your Metaphor: A Disability Poetry Anthology (Sizin Metaforlarınız Değiliz: Bir Engellilik Şiir Antolojisi) (2019) adlı kitabında Kathi Wolfe şöyle der:

Bazen ayrımcılık (ableism) kültürümüze o kadar yerleşmiştir ki fark etmek zor olur. İnsanların bunu fark etmesini sağlamak, onlara nefes aldığımız havayı düşünmelerini istemek gibidir. İncedir; genellikle bilinçsizdir ve kasıtlı olarak zarar verici değildir. Ancak, yanlış ve aşağılayıcı imgeleri ve stereotipleri sürdürür. Bu durum, bilinçsiz farkındalık olmadan, engelli bireyler hakkında yanlış algılar oluşturabilir. Şairler için, bu duruma bir örnek, engellilik veya engelli bireyleri tanımlamak için sıklıkla kullanılan ayrımcı metaforlardır. Şiirlerde, körlüğün manevi cehalet, düşüncesiz inanç veya ahlaki zayıflıkların metaforu olarak ne kadar sık kullanıldığını okudunuz mu? Ya da sağırlığın, izolasyon, yalnızlık – duygusal olarak iletişim kuramama – metaforu olarak kullanıldığını? Düşünün: karanlık dünya. Sağır kulaklar. Felç eden öfke … (2, 2019) (vurgu bana ait)

Bu bilgiler doğrultusunda John Boyne’nun romanından uyarlanmış Çizgili Pijamalı Çocuk adlı filmde çocuk/çocukluk imgesini inceleyeceğim. Ana karakterler Bruno ve Shmuel adlı çocuklar bu filmde kendi hikayeleri için mi varlar, yoksa yetişkinlerin metafor nesnesi olarak mı imgeleştiriliyorlar, onu tartışacağım.

Çizgili Pijamalı Çocuk 2006 yılında yazılmış ve 2008 yılında Mark Herman’ın yönetmenliğinde beyaz perdeye uyarlanmıştır. İkinci Dünya Savaşı sırasında geçen bu hikaye, bir Alman komutanın oğlu olan Bruno’nun gözünden anlatılır. Kısaca Bruno, Nazi Almanyası’nda yaşayan sekiz yaşında bir çocuktur. Babası, önemli bir Nazi subayıdır ve Adolf Hitler tarafından Auschwitz toplama kampının komutanı olarak atanır. Bu atama nedeniyle Bruno ve ailesi Berlin’deki rahat hayatlarını bırakıp Auschwitz yakınlarındaki bir eve taşınırlar.

Filmin başından itibaren Bruno karakteri yetişkinlerin telaşlı hayat gayesi içinde sürekli bir arayış içindedir. Etrafında olup biteni ona tam olarak aktaran yoktur. Bir birey olmaktan ziyade yetişkin bireylerin hikayesi içinde onlara tutunmaya çalışan figüran rolündedir.

Yeni evlerinde, Bruno kendini yalnız ve sıkılmış hisseder. Eski arkadaşlarını ve Berlin’deki hayatını özler. Evin arkasındaki çitlerin ötesinde, çizgili pijama giyen insanların yaşadığı bir kamp olduğunu fark eder. Bruno, bu insanların kim olduklarını ve neden bu kıyafetleri giydiklerini anlamaz. Yaratılan dramatik ironi sayesinde Bruno’nun etrafında olup bitenden bihaber olduğunu görürüz. O bilmez ama biz okuyucular/izleyiciler durumun farkındayızdır. Bu dramatik ironi çocuk imgesinin masumiyet metaforu olarak kullanılmasına katkı sağlar. Ancak burada gösterilenden ziyade gösterenin yani çocuktan ziyade yetişkin dünyasının vurgusu yapılır. Çocuğun metafor masumiyeti ne kadar temizse yetişkinin yarattığı bu dünya o kadar kötüdür. Dolayısıyla masum çocuk yetişkinin dünyasının altını çizmek için kullanılan bir nesnedir.

Bruno kısa sürede çitin öteki tarafında yaşayan ve çizgili pijama giyen bir çocuk olan Shmuel ile tanışır. Shmuel, Auschwitz toplama kampında yaşayan Yahudi bir çocuktur. Bruno ve Shmuel zamanla arkadaş olurlar, ancak Bruno, Shmuel’in neden çitin arkasında yaşadığını ve kamptaki insanların neden orada olduğunu tam olarak kavrayamaz.

Bu ikili arasındaki ırk tanımaz yakınlaşma yetişkinlerin kendi aralarındaki çatışmaların tam zıddıdır. Çocukların ırk, din, mezhep tanımayan duruşu – ki bu biraz da J.J. Rousseau’nun “doğuştan iyi” tanımına göz kırpar – çocukların masumiyetini göstermekten ziyade yetişkinlerin ellerine yüzlerine bulaştırdıkları sosyo-politik durumlara gönderme yapar. Yetişkin bir yazarın ve senaristin kaleminden çıkan bu olaylar örgüsünde yetişkin zihniyetinin acımasızlığının, gaddarlığının gösterilebilmesi için ihtiyaç duyulan “öteki” taraf “çocuk”tur. Bruno saf bir karakter olarak toplama kampındaki vahşetin ne kadar farkında değilse, yetişkinler o kadar vahşidir. Yetişkin otoriterinin vahşi olma potansiyeli Bruno’nun içindeki saflıkla doğru orantıdadır. Çocuğun saflığı onun sadece masum olduğunu göstermez. Daha fazlasıyla yetişkin çevrenin karanlık yanını göstermek için bir araç haline dönüşür.

Hiçbir yetişkinin çocuklarla tam olarak empati yapmadığı/yapamadığı filmde rüzgarı biraz da olsa tersten estirecek bir karakter vardır elbet: Bruno’nun babaannesi. Babaanne başta Bruno’nun babasına (kendi oğluna) meydan okur. Görüşleri savaş, şiddet karşıtıdır. Bu sebeple yeni evdeki yemeğe gelmez.

Bruno için mentor arketip olarak kabul edebileceğimiz babaanne karakteri, yetişkinlerin acımasız ve şiddet yanlı olmasını çocuk metaforuna ihtiyaç duymadan göstermeye yarayan nadir bir imgedir. Ne ki, bu imgenin de kısa süre sonra ölüm haberi gelir.

Görece kadın karakterlerin daha duyarlı olduğunun altı çizilir filmde. Bruno’nun annesinin de ilk başta eşinin aldığı terfiden başı dönmüştür. Ancak daha sonra etrafta olup bitenden rahatsız olmaya başlar. Eşinin ondan sakladığı konular yavaş yavaş su yüzüne çıkar.

Bruno’nun annesi çok yakınlarında bir toplama kampının olduğunu sonradan öğrenir ve bunun için kocasıyla tartışır. Oysa Bruno bu bilinmeyen yere çoktan yaklaşmıştır. Tam burada Bruno’nun annesi için “yaşananlara kördür.” diyerek bir tespit yapsaydım ve bu makalenin önermesinde metaforların ötekileştirdiğine dair bir iddiada bulunmasaydım sanırım okuyucular bu cümleyi yadsımadan kabulleneceklerdi. Oysa şimdi kulak tırmaladığının farkındasınızdır.

Bruno, ailesinin ve özellikle babasının yaptıklarından haberdar değildir. Shmuel ile olan dostluğu, onun dünyaya bakışını yavaş yavaş değiştirmeye başlar. Shmuel, Bruno’ya kampın korkunç gerçeklerini anlatır. Ancak Bruno, Shmuel’in anlattıklarının tam anlamıyla farkına varamaz.

Bruno, Shmuel’i bulmak ve ona yardım etmek için çizgili pijama giyerek çitin öteki tarafına geçer. Filmde bu sahne çocuklar arasında empati duygusunun muhteşem bir sembolüdür. Kampı kuşatan dikenli çit, çocuklar için bir ötekileştirme aracı değilken, yetişkinlerin yarattıkları ayrımın güzel bir örneğini temsil eder. Yetişkinlerin sınırı çocuklar için anlamsızdır.

Ancak bu karar, onun trajik sonunu hazırlar. Bruno, Auschwitz’teki gaz odalarına götürülen bir grup insanın arasında kalır ve orada hayatını kaybeder. Bu trajik olay, Bruno’nun ailesi için büyük bir yıkım olur ve babasının Nazi rejimi altındaki görevine dair farkındalığını derinleştirir. Başka bir deyişle, bir yetişkinin farkındalığı için bir çocuğun kurban edilişi söz konusudur. Tarihsel bir gerçeğe gönderme yapan bu eserde Bruno’nun babası, İbrahim peygamber gibi sınavdan geçememiş ve çocuğunu kurban olmaktan kurtaramamıştır. Farkındaysanız İbrahim peygamberin hikayesinde de çocuk yetişkinin ibretlik ders alması için metafor olarak kullanılır. Çocuk, yetişkinin sınavında feragat edilmesi gereken bir nesne konumundadır. Asıl olan yetişkinin bir şeyler öğrenmesidir. Bu hikayede de çocuk henüz bir birey olarak var olmaz.

Sonuç olarak, çocuk imgesi, yetişkinlerin dünyasında sıklıkla bir metafor olarak kullanılmakta ve bu kullanım, çocukların bireysel kimliklerinin ve deneyimlerinin gölgede kalmasına neden olmaktadır. Çizgili Pijamalı Çocuk filminde Bruno ve Shmuel’in arkadaşlığı, masumiyetin ve çocukluğun saflığının vurgulanması yoluyla yetişkinlerin yarattığı acımasız ve zalim dünyayı gözler önüne serer. Ancak bu masumiyetin sadece yetişkinlerin dünyasındaki kötülükleri yansıtmak için bir araç olarak kullanılması, çocukların gerçek yaşam deneyimlerinin ve acılarının tam anlamıyla ortaya çıkmasına engel oluyor. Yahudi soykırımı gibi insanlık tarihinin en karanlık dönemlerinden birinde, çocukların masumiyeti ve trajedisi sadece bir metafor olarak değil, kendi başına derin bir trajedi olarak ele alınmalıdır. Bruno ve Shmuel’in trajik kaderi, Yahudi soykırımının korkunç gerçeklerini hatırlatırken, çocukların bu dönemde yaşadıkları acıları da görünür kılar. Bu bağlamda, çocukların hikayeleri, insan doğasının ve toplumların karanlık yönlerini sorgulamak için güçlü bir araç olmaya devam ederken, onların bireysel kimliklerini ve deneyimlerini göz ardı etmemek, gelecekte benzer trajedilerin yaşanmaması için bizlere önemli dersler sunar. Filmi izledikten sonra istediğim tek bir şey vardı: bir de hikayeyi Shmuel’in gözünden görmek.

Kaynakça

Boyne, J. (2006). Çizgili Pijamalı Çocuk (C. Aydın, Çev.). Tudem Yayınları.

Derrida, J. (2004). Gramatoloji Üzerine (T. Birkan, Çev.). Bilgesu Yayıncılık.

Fellows, Z. (Ed.). (2019). We Are Not Your Metaphor: A Disability Poetry Anthology. Zoeglossia.

Foucault, M. (2006). Kelimeler ve Şeyler (M. Ali Kılıçbay, Çev.). İmge Kitabevi Yayınları.

Lévi-Strauss, C. (2013). Yapısal Antropoloji (K. Dinçer, Çev.). Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi.

Saussure, F. de. (2011). Genel Dilbilim Dersleri (B. Vardar, Çev.). Multilingual.

Bu yazıyı paylaşın
error: İçerik koruma altındadır!!
Scroll to Top