Oyunlar insanlık tarihi kadar eski olsa da yeni medya ve Web 4.0 teknolojileri ile birlikte oyunların ve bu doğrultuda çocukluğun ve gençliğin dönüştüğünü söylemek mümkündür. Eskiden seksek, saklambaç, körebe gibi oyunlarla vakit geçiren çocuk ve gençler, günümüzde vakitlerinin büyük çoğunluğunu bilgisayar başında video oyunları oynayarak geçirmektedirler. Özellikle gençlerin sosyal bağlarını dijital ortamlarda kurmaları, oyunların sosyal etkileşim aracı olarak değer kazanmasına sebep olmaktadır. Bu durum, gençlerin sosyal ve dilsel becerilerini oyunlar aracılığıyla geliştirmelerine olanak sağlamaktadır. Türkiye Oyun Sektörü 2023 Raporu’na göre, Türkiye 47 milyon oyuncusu ile 580 milyon dolar hasılat elde etmiştir. Bu oyuncularının büyük çoğunluğunun çocuk ve gençlerden oluştuğunu söylemek mümkündür. Dijital oyunlar sadece eğlence aracı olmakla kalmayıp, aynı zamanda çocukların ve gençlerin problem çözme becerilerini ve stratejik düşünme yetilerini geliştiren birer öğrenme aracı haline gelmiştir. Farklı bölgelerde hazırlanan oyunların pazarda kendine yer bulmaya çalıştığı bu dönemde, yerelleştirmenin ve elbette çevirinin önemi ise göz ardı edilemez. Firmalar oyun yerelleştirme yoluyla birçok farklı dilde ürünlerini pazarlayabilmekte ve oyuncuların beğenisine sunabilmektedir. Dijital oyun dünyasında birleştirici bir güç olan çeviri, firmalara her türlü pazara ulaşabilme ve oyunculara oynadıkları oyunu kendi dilinde deneyimleyebilme fırsatı sunmaktadır. Bu sayede, farklı kültürün bir ürünü olan bu yapıtlar, yerelleştirme süzgecinden geçerek yeni deneyimlere yelken açabilmektedir.
Çocukların hayal gücünü geliştiren ve onlara farklı dünyaların kapılarını aralayan hikayeler, yüzyıllardır insanoğlunun en yakın dostu olmuştur. Bu kadim dostluk, dijital oyun dünyasında da kendini göstermekte ve oyun severlerin yoğun ilgisiyle daha da pekişmektedir. Özellikle genç oyuncuların oyun hikayelerine olan ilgisi, bu alandaki yenilikçi çalışmaların artmasına neden olmuştur. Ortaklaşa yazım yöntemi bu yenilikçi çalışmalar arasında sayılabilir. Ağ bağlantılı bilgisayarların gelişmesi ile 1990’larda ortaklaşa yazım yöntemi özellikle akademide daha yaygın hale gelmiş ve 30 yıl boyunca hızlanarak artmıştır. Oyun sektörünün en kullanışlı yöntemlerinden biri olduğu için firmalar sık sık bu yönteme başvurmakta, yazar, sanatçı, programcı gibi rollerden oluşan ekipler, hikâyenin en iyi versiyonuna ulaşmasını sağlamak için kafa kafaya vermektedirler. Her eyleyicinin fikrini belirtebileceği bu yöntem farklı ve yaratıcı fikirlerin hikâyeye eklenmesine olanak sağlamaktadır. Bu sayede, ortaya oyuncuları kendine çeken ve duygusal olarak onları etkileyebilen ürünler çıkmaktadır. Bu yazıya ilham olan Yıldız Prensesi’nin Büyülü Yolculuğu başlıklı hikâyenin de “ortaklaşa yazım tekniği” (Sharples vd. 2004) ile ortaya çıktığını söylemek mümkündür. Video oyununa ilham olan bu hikaye de Endonezya merkezli bağımsız bir oyun geliştirme ve yayınlama stüdyosu olan TOGE Productions’ın bir ürünüdür. TOGE Productions 2009 yılından beri çeşitli oyunlar üretmektedir ve hikayeleri vasıtasıyla her kesimden oyuncuya hitap edebilmeyi kendilerine görev bilmiştir. TOGE Productions’ın oyunlarının, özellikle genç oyuncuların duygusal dünyalarını zenginleştiren ve onların empati yeteneklerini geliştiren güçlü hikayeler sunduğunu belirtmek mümkündür. Bu çeviri ürüne ilham olan bu firmanın son oyunu A Space for the Unbound, hikayesi ile oyuncuların dikkatini çekmektedir. Oyunlarının ardında yatan hikayelere ve bu hikâyelerin yazımına ayrı bir önem veren TOGE Productions, kendileri ile gerçekleştirilen röportajda A Space for the Unbound başlıklı oyunun hikayesini ”ortaklaşa yazım” yöntemi ile ortaya çıkardıklarını belirtmiştir. TOGE Productions ile gerçekleştirilen Röportajı ve Yıldız Prensesi’nin Büyülü Yolculuğu’nu sizler için Türkçeleştirdik!
- Fatih: Hikayeyi oyun geliştirme sürecine başlamadan önce mi geliştirdiniz yoksa hikaye oyunun oluşturulma süreciyle birlikte mi gelişti?
- Arya: Evet, önce hikayeyi geliştirdik. Ana karakterin yolculuğunun genel fikrini, ana karakterin hedeflerini, hikayenin hedeflerini ve ayrıca kabaca bir son oluşturduk. Asıl önemli olan şey ise oyunun hikayeye ve mesajına bağlanabilecek mekaniğini bulmamız gerektiğiydi. Ayrıca hikayenin ana hatlarını içeren bir taslak hazırladık. Oyunda daha ayrıntılı bir gizem unsuru yaratmak ve dünya inşası yapabilmemiz için genel bir çerçeve de hazırladık. Geliştirme sürecinin ortasında, edindiğimiz deneyimin işe yarayıp yaramadığını test ettik. Bazen hikayenin hızını, akışını ve mantığını daha iyi hale getirmek için bazı hikaye vuruşlarının değiştirilmesi veya bazı yeni unsurların eklenmesi gerekir.
- Fatih: Hikâye ortak bir yazma sürecinin sonucu muydu? Eğer öyleyse, her bir yazarın anlatının şekillenmesine nasıl katkıda bulunduğunu açıklayabilir misiniz?
- Arya: Evet, tamamen ortaklaşa çalıştığımız bir süreçti. Oyunun hikaye taslağı bile tek kişilik bir çaba değil. Oyun fikri bir kişi tarafından başlatılmış olsa da bir noktada senaryoya bakacak, yardım edecek ve hikayeyi daha eksiksiz ve kapsamlı hale getirmek için geri bildirim paylaşacak başka bir kişi daha olması gerekiyor. Oyunu geliştirirken farklı insanların da katkıda bulunması için her zaman boşluklar bıraktık. Bu boşluklar sadece yazar tarafından değil, aynı zamanda oyunun dünya inşasını ve deneyimini genişletmek için diğer personeller (sanatçılar, sinematik editörler vb.) tarafından da dolduruluyor. Oyunun yazım sürecinden bahsedecek olursak, adımlar genel olarak şu şekilde ilerliyor:
a: İlk olarak, hikayenin bölümünü, kullanılacak genel oyun mekaniklerini ve duygusal olarak çarpıcı noktaları içeren bir taslak belge hazırlanır. Bu süreçte birçok kısım hala değişime açık bırakılır.
b: Belirlenen ana hatlar, Anlatı tasarımcısı tarafından bir Anlatı belgesine dönüştürülür, bu belge oyunun daha ayrıntılı hikaye örgüsünü içerir. Karakterler birbirleriyle nasıl etkileşime girecek, ne tür bir sekans kullanılacak, hangi öğe görünecek, oyun görev akışı nasıl olacak ve hangi bulmaca mevcut olacak gibi ayrıntılar anlatı belgesinde buluşuyor.
c: Hikaye taslağı bittikten sonra belge, yazar, sanatçı ve programcıdan oluşan ekibe dağıtılır. Oyunun tüm içeriğini bu belgeye göre yapmaya çalışırız. Bazen neyin değiştirilebileceğini ve geliştirilebileceğini tartışırız. Oyunun deneyimini iyileştirmek için herkes fikrini veya kişisel tarzını paylaşabilir. Bundan sonra, geri bildirimleri işlemeye ve hangi uygulama tarzının oyunun genel havasına, hikayesine ve fikrine uyacağını belirlemeye çalışırız. Geliştirme sürecinin belirli bir noktasında, oyunu test edip neyin işe yaradığını ve neyin geliştirilebileceğini görürüz.
- Fatih: Hikayenin ana dili neydi ve çeviri veya yerelleştirme hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
- Arya: Oyunu yaparken diyalogları öncelikle İngilizce yazmaya öncelik veriyoruz çünkü ana hedefimiz uluslararası kitle. Ana kitlemiz olan oyuncuların anlayabileceği dili, terimleri ve diyalogları kullandığımızdan emin olmak istiyoruz. Oyunu birçok dilde yayınlamak zorundayız, bu nedenle önce İngilizce yazmak yerelleştiricilerle daha erken çalışmamızı sağlıyor ve İngilizceyi diğer dillere yerelleştiren çevirmenlerle bağlantı kurmak daha kolay oluyor. Oyun yerelleştirmesi oyun endüstrisinin çok önemli bir parçası olmuş ve dünyanın birçok farklı yerinde keyifle oynanabilecek bir video oyunu yapmak için ana bileşenlerden biri haline gelmiştir. Oyunun yayınlanmasından bu yana, farklı dile ve kültüre sahip birçok oyuncudan sayısız nazik mesaj aldık. Çok sayıda insanın dil engeli olmaksızın büyük emek verdiğimiz bu oyunu deneyimleyebilmesinden dolayı gerçekten mutluyuz.
*Arya, TOGE Productions – Halkla İlişkiler Müdürü
Yıldız Prensesi’nin Büyülü Yolculuğu
Galaksinin en derin, en karanlık köşesinde, kendi yarattığı bir gezegeni evi olarak gören bir Yıldız Prensesi yaşarmış. Bu Yıldız Prensesi’nin büyülü güçleri varmış. En lezzetli yemeklerden, en muhteşem çiçeklere kadar dilediği her şeyi yerine getirebilirmiş. Tek bir şey hariç.
Bir arkadaş. Yıldız Prensesi son derece yalnızmış. Kendi kendine, “Ah, keşke bunu paylaşabileceğim bir arkadaşım olsaydı!” diye düşünürmüş. İşte o zaman yeni arkadaşlar edinmek için bir yolculuğa çıkmaya karar vermiş.
Ancak, çok sevdiği gezegenini terk etme düşüncesi onu üzmüş. Böylece, Yıldız Prensesi, yıldız ikizleri denilen iki varlığa ayrılmış.
Kuzey Yıldız Prensesi parlak bir mavi, ikizi Güney Yıldız Prensesi ise açık sarı renkte parlarmış.
Kuzey, gezegenleriyle ilgilenmek için geride kalırken, Güney büyük yolculuğuna çıkmış.
Güney, uzayın boşluğundaki ateşli bir kuyruklu yıldızın tepesinde, karşılaşacağı yeni arkadaşlarını düşünerek ışıl ışıl gülümsemiş. Kuzey ise kardeşinin yolculuğunda bol bol arkadaş edinmesi için gökyüzündeki en parlak yıldıza dilek dilemiş.
Güney Yıldız Prensesi ilk gezegenine ulaştığında yolculuk yaptığı kuyruklu yıldız kaymış ve gökyüzünde altından bir yol açmış.
Gezegene vardıktan kısa bir süre sonra ürkek, cılız bir köpek yavrusuyla karşılaşmış. Köpek kendisinden daha iri ve sert olan kardeşlerinden korktuğu için sızlanıp ağlıyormuş.
”Ah, bahtsız dostum! İçten içe altın gibi bir kalbin olduğunu hissedebiliyorum,” demiş Güney.
Yavru köpeğe dostluk sözü vererek asasını sallamış ve bir mucize yaratarak yavru köpeğe Sihirli Kahraman Kılıcı vermiş. Böylece ona kendini savunacak gücü ve cesareti sağlamış.
Birdenbire köpek yavrusu Güney’in gözleri önünde dönüşmeye başlamış ve bir zamanlar ürkek bir köpek yavrusunun olduğu yerde şimdi kibirli bir kurt adam duruyormuş.
Fakat dönüşüm sırasında Prenses’in asasında bir sorun çıkmış ve kurt adam önüne çıkan herkese, hatta Prenses’e bile saldırmış.
”Burayı terk etmeliyim! O kurt adam çok tehlikeli…” demiş Güney.
Kuyruklu yıldıza doğru koşmuş ve gezegeni terk etmeye başlamış, bir yandan da omzunun üzerinden geriye korku dolu bakışlar atmış.
Güney gökyüzüne yükselirken korkusunu yenmek için elinden geleni yapmış. Diğer yarısını kaybeden Kuzey ise yalnız başına kendi gezegeninde oturuyormuş.
Prenses’in kalbindeki umut hâlâ sönmemişken kuyruklu yıldız ikinci kez kaymaya başlamış ve Prenses ikinci gezegenine varmış.
Onu, diğer kuğu yavrularından uzakta, sürüsü tarafından terk edilmiş kayıp bir yavru kuğu karşılamış.
“Vah zavallı şey. Ne kadar da güzelsin! demiş Güney.
Yine dostluk sözü veren Güney, asasını sallamış ve bir mucize yaratarak zarafetine zarafet katacak altıdan bir taç bahşetmiş.
Tacını takar takmaz bu küçük kuğu zarif bir kuğu kraliçesine dönüşmüş. Kuğu arkadaşları onun muhteşem güzelliği karşısında hayranlıkla ona iltifat etmeye başlamışlar ve altından tacını giydirerek onu yeni kraliçeleri ilan etmişler.
Fakat işler yolunda gibi gözükürken bir şeyler değişmiş. Kuğular yeni kraliçelerini Prenses’le kıyaslamaya başlamışlar ve Prenses’i küçümsemişler.
“Kraliçemizin aksine, yok altından gagası!
“Kraliçemizin aksine, yok muhteşem bir tacı!
”Defol! Defol! Kraliçemizin sizin gibilerle işi yok!”
Gözleri yaşlarla dolan Güney oradan ayrılmış. Önce kuyruklu yıldıza, sonra da gökyüzüne dönmüş.
Ufukta milyonlarca gezegen olduğunu hatırlayınca Güney hayal kırıklığını kısa sürede atlatmayı başarmış.
Ancak kendi gezegeninde tek başına kalan Kuzey giderek daha da yalnız hissetmeye başlamış.
Kuyruklu yıldız bir kez daha parlak altın bir ışık saçarak alçalmaya başlamış. Güney Yıldız Prensesi üçüncü gezegenine varmış ve gezegen tamamı büyük bir okyanusla kaplıymış.
Güney, derinlikleri keşfetmek için yüzeyin altına dalmaya karar vermiş ve çok geçmeden kabuğunda saklanan utangaç bir salyangozla karşılaşmış.
Okyanusun dalgalarıyla bile başa çıkamayan küçük salyangoz, Prenses ile yüzleşmek istememiş ve korkudan olduğu yerde büzülmüş.
”Hayır, sakın korkma! Burada görülecek o kadar çok güzel şey var ki!” demiş Prenses umut veren sözleriyle.
Salyangoza dostluk sözü vererek Sihirli Asasını sallamış ve mucizesini gerçekleştirerek salyangoza evrenin tüm harikalarını göstermiş.
Parıldayan yıldızlar, sonsuz sürüler halinde yüzen ışıltılı pullara sahip balıklar ve göz alabildiğine uzanan rengarenk çiçekler.
Salyangoz şaşkına dönmüş ve sonunda kabuğundan çıkmış. Prenses’in büyüsünden çok etkilenmiş ve kendisinin nasıl böyle bir güce sahip olabileceğini sormuş.
Güney gururlanmış ve salyangoza Sihirli Asasını ödünç vermeye karar vermiş.
Ne yazık ki, salyangoz sihir yapmaya o kadar takıntılı hale gelmiş ki, Güney’i okyanusun en derin, en karanlık yerinde yalnız bırakmış.
“Beni neden terk etti? demiş Prenses gözünden yaşlar süzülürken. Son gücüyle yüzeye doğru yüzmüş ve kuyruklu yıldızına bir kez daha binmiş.
Gezegenden uzaklaşırken Güney, gözyaşlarına hakim olamamış. Büyüsü ile arkadaş edindiği için sevinmiş sevinmesine ama onları kaybetttiği için de pek bir üzülmüş.
Kuzey ise kendi gezegeninde dolaşırken gözyaşları kimselerce fark edilmemiş.
Kuyruklu yıldız yine parlak altın ışığıyla düşmeye başlamış. Güney Yıldız Prensesi son gezegenine varmış.
Karanlık ve ıssız bir çöl gibiymiş bu gezegen. Sert rüzgârların esir aldığı bu yerde tek ışık kaynağı ise kendisiymiş.
Görünüşe göre gezegende yaşam varmış, Güney’in inişine tanık olan ve onun parlayan varlığına hayran kalan bu başıboş kedi burada yaşarmış.
Bu başıboş kedi kendini tanıtmış ve Güney yorgun bir şekilde ona gülümsemiş. Kediye yerine getirilmesi gereken bir dileği olup olmadığını sormuş çünkü Prensesin bahşedebilecek bir dileği kalmış.
Kedi sırıtarak Prenses’e şöyle söylemiş.
”Tüm hayatımı yalnız yaşadım ve yalnız öleceğimi de düşündüm. Ama sonra Prenses Miyav geldi ve bu başıma gelen en miyavteşem şeydi! Başka bir şeye ihtiyacım yok, Prenses Miyav’ın burada olması yeterli.”
Nihayet Güney, en beklenmedik yerde gerçek bir dost bulmuş. Kuzey ise çoktan gözden kaybolmuş.
”Ah benim kedi dostum, keşke Kuzey Yıldız Prensesi seninle tanışabilseydi. Onu çok özlüyorum. ” demiş Güney.
Kedinin kafası karışmış ama soru soracak vakti yokmuş. Kader onlardan yana değilmiş.
Birdenbire yer sarsılmaya başlamış. Ağaçlar sallanıp ikiye bölünmüş ve kurak topraklarda büyük uçurumlar açılmış. Bunları gören kedi korkuya kapılmış.
Güney ise ne olduğunu biliyormuş. Kedinin dünyası yıkılıyormuş ve gezegen kurtarılamayacak durumdaymış.
Vakit gelmiş, dünya sona ermiş. Tüm gezegen toza dönüşecekken Güney’in bunu durdurmak için elinden hiçbir şey gelmiyormuş.
”Gidelim Prenses! Burada durursak başımıza miyAFET gelebilir!” Demiş kedi.
Ama Güney hareket edememiş. Gücü tükeniyormuş ve zamanının dolduğunu biliyormuş. Elinde kalan tek şey bir mucizeymiş. Arkadaşının gözlerinin derinliklerine bakmış ve gördüğü şey ona bilmesi gereken her şeyi anlatmış…
Soğuk bir geceymiş. Güney Yıldızı Prensesi halsizmiş ve kedi onun için endişelenmiş.
“Prenses Miyav hasta görünüyor, miyav iyi mi? Kedi üzülerek miyavlamış.
Prenses gece gökyüzüne bakmış ve şöyle düşünmüş: “Dünyayı geride bırakma zamanı geldi.”
“Senin için bir sürprizim var, sevgili dostum.” demiş. ”Bir ayrılık hediyesi. Sana son mucizemi göstereceğim.”
Avucunun içinde bir şey, bir mucize parıldıyormuş.
Kedi konuşamayacak kadar şaşkınmış ve ağlamaya başlamış.
“Oh, Prenses Miyav! Lütfen beni bırakmayın! Miyav’ın gitmesine izin veremem” Kedi üzülerek miyavlamış.
Güney yorgun bir şekilde gülümsemiş. ”Herkes mucizelerimin peşindeydi ama yanımda kalan tek kişi sendin.
Arkadaşım olduğun için teşekkür ederim.”
Gece ılık ve aydınlıkmış. Parlayan Güney Yıldız Prensesi, yıldız tozuna dönüşerek gökyüzüne savrulmuş.
Fakat Prensesin ışığı güzel sarı bir çiçeğin içinde kalmış. Geride yalnız kalan kedi, bedenini çiçeğin etrafına sarmış.
Birdenbire sarı ışık kedinin vücudunu kaplamış. Göz açıp kapayıncaya kadar bu başıboş kedi, sırtından kocaman kanatlar çıkan büyük, muhteşem bir kediye dönüşmüş.
Güney’in son mucizesi, arkadaşına ölmekte olan gezegenden kaçması için bir çift kanat vermekmiş.
Kedi göklere doğru uçarken, gezegen arkasında parçalanmış. Bir arkadaşını ve evini kaybetmenin yasını tutan kedi ağlamaktan başka bir şey yapamamış.
Pençesinde sıkıca kavradığı sarı çiçek, uzaktaki mavi bir yıldızla uyum içinde yanıp sönmeye başlamış.
”Miyav kardeşini özledi, tabii. Gidelim o zaman. Kuzeye!”
Böylece, kedi kanatlarını çırparak yeni bir maceraya atılmış.
Ziyaret edilen sayısız yıldız, gezegen ve kazanılan sayısız dostla birlikte kedi sonunda Büyük Mavi Yıldız’a varmış.
Işığı takip etmiş ve sonunda Kuzey Yıldız Prensesi’ni bulmuş ama Prenses tek başına, kendi yarattığı hapishanede kilitliymiş.
Büyük bir hüzne kapılan Kuzey, son gücünü kullanarak aşılmaz bir bariyer oluşturmuş.
”Hayır, hayır, prensesim! Seni görmeye geldim, lütfen beni içeri alın!”
Kedi, Kuzey’i kız kardeşinin ışığıyla yeniden buluşturabilmek ve onu yalnızlığından kurtarabilmek umuduyla aklına gelen her şeyi denemiş.
Fakat çabası boşunaymış. Kuzeyin gücü çoktan tükenmiş ve kendi küçük dünyasında sonsuza dek uykuya dalmış.
Kedi bir arkadaşını daha kaybetmenin yasını tutarak ağlamaya koyulmuş. Bu yürek parçalayıcı sesle birlikte çiçek her zamankinden daha parlak bir şekilde ışıldamaya başlamış.
Işık çok parlakmış, o kadar parlakmış ki gökyüzünü ikiye bölmüş. Kedi bu yarıktan geçerek Kuzey’e ulaşmayı başarmış.
Onun varlığı ve parlak ışığın birleşimi Kuzey’in uykusundan uyanmasına neden olmuş.
“Peki sen kimsin? diye sormuş Kuzey.
”Ben arkadaşınızım! Güney Yıldız Prensesi’nin ve senin.” Bununla birlikte, ikizinin ışığıyla parlayan sarı çiçeği ona uzatmış.
Yapraklar anında çiçek açarak Güney’in seyahatleri sırasında tecrübe ettiği tüm anıları ortaya çıkarmış. Kuzey tüm zor deneyimlerin arasında kardeşinin mutlu olduğu anları görünce çok sevinmiş.
Güney her yeni gezegen gördüğünde mutlu olmuş ve her yeni yaratıkla karşılaştığında kalbi umutla dolmuş. Kuzey, kız kardeşinin onu aslında hiç terk etmediğini fark etmeye başlamış.
Ağlamaya başlamış ama bunlar üzüntü değil sevinç gözyaşlarıymış. İyi ve kötü tüm anıları kucaklayan Kuzey, çiçeği kalbine yaklaştırmış.
Işık gittikçe parlamış, sonunda kardeşlerin kalpleri buluşmuş ve tek bir ışığa dönüşmüş. Yıldız Prensesi yeniden birleşmiş, hem de bir arkadaşa sahipmiş.
Yıldız Prensesi her zamankinden daha parlak ışık saçıyormuş. Bu ışıkla bir uzay gemisi yapmış. İşte bu gemi kediyle uzayı birlikte keşfetmeleri için öncekinden daha büyük bir kuyruklu yıldızmış.
Derler ki, en karanlık gecede bile gökyüzünü izlerseniz, Yıldız Prenses’ini ve onun kanatlı arkadaşını uzayın en derinliklerinde macera peşinde koşarken görebilirsiniz.
Yazar: Toge Productions – Mojiken (Brigitta Rena, Galuh Elsa A. N. , Eka Pramudita M, Pandu Rukmi Utomo)
İngilizceden Türkçeye Çeviren: Fatih Talha Nişancı
Düzeltmen: Halise Gülmüş Sırkıntı
Kaynak Metin: A Space for the Unbound, 19.01.2023