- Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
Ben Gürşat Özdamar. 20 yıldan bu yana çeşitli yaş gruplarından çocuklarla sinema atölyeleri gerçekleştiren bir sinemacıyım. Pek çok okul, kurum, etkinlik ve festivalde çeşitli sinema atölyeleri düzenleyerek bu bilgi ve deneyim paylaşımını sürdürüyorum. Bu bilgileri daha çok çocuğa ulaştırmayı hedefleyerek bir kitap kaleme aldım. Ayrıntı Yayınları’ndan Dinozor Çocuk etiketiyle basılmış Stop Motion Çocuklarla Sinema kitabının yazarıyım. Enka Ortaokulu ve Enka Lisesi sinema kulübü öğretmeniyim. Ayrıca, Sine-Sen Sinema Emekçileri Sendikası Disiplin Kurulu üyesiyim.
2) Sinema alanındaki tecrübelerinizi bizimle paylaşabilir misiniz?
Sinema alanında hem eğitmenlik hem de yönetmenlik tecrübem var. Dans tiyatrosu ve belgesel sinema çalışmalarını yürüttüm ve bir belgesel hazırladım. Ayrıca, birçok uzun ve kısa metrajlı filmde sanat asistanı ve kurgu yönetmeni olarak görev aldım. Farklı projelerde grafik animasyonlar hazırladım ve kısa filmlerden oluşan bir sinema fikrini hayata geçirdim.
Nesin Vakfı başta olmak üzere pek çok kurum, okul, etkinlik ve festivalde çocuklarla sinema atölyeleri düzenledim. Her yaştan çocuğun sinemayı eğlenerek öğrenmesine ve film yapımını deneyimlemelerine önayak oldum. Ayrıca, mülteci çocuklar için atölyeler düzenleyerek sinemanın barışa hizmet eden ortak bir dil olarak kullanılmasına katkıda bulundum.
İstopmotion İstanbul Sinema Topluluğu’nda çocuklarla sinema atölyeleri gerçekleştirmeyi sürdürüyorum. Çeşitli çalışmalarda yer aldım ve özellikle çocuklarla sinema atölyeleri düzenleyerek onların sinema dünyasıyla tanışmalarını sağlıyorum. Bu süreçte farklı yaş gruplarıyla çalışarak onların yaratıcılıklarını keşfetmelerine ve ifade etmelerine destek oluyorum.
3) Çocukların sinema ile olan ilişkisini nasıl tanımlarsınız? Çocuk filmlerinin çocuklar üzerindeki etkisini nasıl değerlendirirsiniz?
Tüm sanatların bileşkesi diyebileceğimiz sinema, günümüzün en önemli kültür ve iletişim mecrası konumuyla her yaştan insanı etkiliyor. Gelişen teknolojiyle beraber salonlar dolmasa da film izleme araçlarının yaygınlaşmasıyla sinema eskisinden de çok kişiye ulaşıyor. Çocuklar da bu sihirli dünyanın en taze izleyicileri.
Genel olarak çocuklara hitap eden filmler, onları farklı kültürlerle tanıştırır, empati kurmalarını sağlar ve yaratıcılıklarını artırır. Doğru seçilmiş içerikler, çocukların özgüvenlerini güçlendirir ve kendilerini ifade etmelerine yardımcı olur. Sinema çocuklar için yalnızca izleyici olarak değil üretim aşamalarında olduklarında da hem hayal güçlerini ortaya çıkarma ve geliştirmede hem de düşüncelerini ifade etme süreçlerinde etkin bir sanattır.
4) Çocuk sineması atölyesi nedir? Bu fikir nasıl ortaya çıktı?
Bundan tam 20 yıl önce yönetmen arkadaşım Zeynep Berik ile beraber “Nesin Vakfı’nda çocuklarla sinema atölyesi yapmaya başladım. Vakıftaki çocukların çeşitli yeteneklere sahip olduğunu fark ettik ve bu keşif bizi, onların katılımına odaklanan, isteklerine göre şekillenen, oyun oynamayı ihmal etmeyen, özgürce eğlenebilecekleri, ezberden uzak bir yaklaşımı benimsemeye yönlendirdi. Böylece, bugün hâlâ devam eden atölyelerimizin ilk adımları atılmış oldu.
Toparlayacak olursam, çocuklarla sineması atölyeleri, çocuklara sinemanın temel kavramlarından bahseden, çocuklara sinema yapma sürecini öğreten, onlara bu alanda pratik yapma imkanı sunan ve kendi filmlerini yapabilme becerisini kazandırma amacıyla düzenlenen etkinliklerdir. Çocukların sadece izleyici değil, yaratıcı olarak da sinemayla ilgilenmelerini sağlama amacını taşır. Bu atölyelerde çocuklar, senaryo yazma, storyboard oluşturma, kamera kullanma, oyunculuk, kurgu, seslendirme gibi sinema yapım süreçlerini deneyimlerler.
Atölye, belli alt metinlere dayansa da atölyede mutlaka uygulanması gereken bir müfredat bulunmuyor. Çalışmalar tamamen çocuğun katılımıyla ve yine onların ilgi ve talepleriyle biçimleniyor. Çocuklar bilgilere, onları ezberlemeden uygulayarak ulaşabiliyor. Bunun için oyun, drama, müzik, felsefe ve daha pek çok disiplinden faydalanıyoruz. Çocuklar oynayarak, eğlenerek, ezberlemeden, yarışmadan öğreniyor.
5) Çocuk sinema atölyelerine hangi yaş gruplarından çocuklar katılıyor? Katılımcılar arasında belirli yaş gruplarına yönelik bir ayrım var mı?
Çocuklar genel bir tanım olarak kullanıldığında genelde belli bir yaş aralığı akla gelse de, bu çalışmada söz edilen çocukluk anaokulu çağından lise çağına (lise dahil) kadar geniş bir yaş aralığını kapsamaktadır. Tüm bu yaş aralıklarıyla ayrı ayrı ve hatta bazan karma oluşturulan gruplarla sürdürülen sinema atölyeleri ile katılımcılar, sinema ile ilgili temel bilgileri edinip, belli yazı ve görüntü çalışmalarının ardından ortaklaşa oluşturulacak bir metin eşliğinde film çekiminin tüm detaylarını öğrenme ve pratikleme imkanına kavuşuyor. Çalışma sonunda kendi filmlerinin senaryosunu yazan, çekimini yapan çocuklar ses ve görüntü efektleri de dahil olmak üzere diğer işlemleri de uygulamalı olarak deneyimliyor.
Çalışmalar çoğunlukla karma yaş gruplarından oluşuyor; 5-6 yaşındaki bir çocuk ile 12-13 yaşındaki bir çocuk atölyede aynı anda bulunuyorlar ve birbirleriyle oldukça olumlu bir etkileşim kurabiliyorlar. Karma yaş grubu ile hem ortak bir öykü yazımı ve bu öyküdeki karakterleri ve mekanı oluşturma süreci hem de çekim ve çekim sonrası işlemler çok daha eğlenceli ve öğretici olarak sürdürülebiliyor.
6) Bu atölyelerde hangi etkinlikler gerçekleştiriliyor ve hangi filmler ele alınıyor?
Atölyelerde çocuklar temel sinema tekniklerini öğrenirler ve bu süreçte film öyküsü oluşturma, senaryo yazma, çekim teknikleri, kurgu, ses ve görüntü montajı gibi konuları öğrenirler. Sonuçta, çocukların kendi senaryolarını oluşturarak kısa filmler çekmeleri sağlanır. Filmler genellikle çocukların ilgisini çekecek konular üzerine odaklanır ve onların hayal gücüne hitap eder.
Sinema atölyelerinde dansı, dramayı, felsefeyi, müziği, resmi, masalları da barındıran bir çalışma yapılır. Aslında bir yanıyla yaratıcı okuma-yazma egzersizleridir bunlar. Soru sormaya başlıyor çocuklar. Kendilerini dinlemeyi, duymayı kendi varlıklarını hissedip doğru ya da yanlışın, haksız eleştirinin, yersiz övgülerin olmadığı eşit bir ortamda çalışmanın farkını hissediyorlar. Alışıldık bir öğretmen yok, sıkıcı ve baskıcı kurallar yok. Bu da onların bireysel dünyalarına güç katıyor. El kaldırmadan sırayla konuşmanın mümkün olduğunu fark ediyorlar. Birlikte çalışıp yardımlaşıyorlar, empatiyi içselleştiriyorlar. “Büyüyünce yönetmen olacağım” diyorlar artık. Hatta sanat yönetmeni, senarist olacağını söyleyenler de var.
Oyun oynamak da ihmal edilmez. Bu bazen bir hareket oyunu olabildiği gibi bazen zeka oyunu da olabiliyor. Birbirimize bilmeceler soruyoruz. Çünkü betonla çevrelenen griye boyanmış bir kentte yaşayan çocuklar oyunu yalnızca bilgisayarda oynanan bir biçimle biliyor. Oysa kolektif bir uğraş olan sinema, aynen oyunda olduğu gibi herkesin işin bir ucundan tutmasına, herkesin gönüllü katılmasına ve sonuçta bir ortak haz almasına dayanıyor.
Çocuklar sanıldığı gibi yalnızca süper kahramanlarla, prenseslerle ilgilenmiyor. Örneğin ekoloji onların da gündeminde, çocuk hakları da. Onları bu alanlarda üretimler yapmaya teşvik ediyoruz. 9 yaşındaki Ulaş Karataş’ın ekolojik yıkımlarla ilgili hazırladığı film Uluslararası Canlandıranlar Film Festivali gösterim programına alındı ve Fransız Kültür Merkezi’nde izleyici ile buluştu. Elbette onları yarıştırmıyoruz.
Pandemi döneminde henüz sokağa çıkma yasaklarının olduğu günlerde de eve kapanan çocuklar için sokak aralarında ve mahalle parklarında açık hava atölyeleri gerçekleştirdim. Bu hem sinema anlamında farklı bir deneyimdi hem de pandemi tedirginliği yaşayan çocukların kısmen de olsa rahatlaması ve sosyalleşmesi için oldukça önemliydi. Yasakların kalkmasının hatta pandeminin bittiğinin ilan edilmesinin ardından da zaman zaman parklarda atölyeler yapmayı sürdürdüm.
7) Gelişen teknolojinin sinema erişimini kolaylaştırması hakkında ne düşünüyorsunuz? Gelişen teknoloji çocukların sinemaya katılımını etkiliyor mu, eğer etkiliyorsa ne yönde?
Gelişen teknoloji, mobil cihazlar ve dijital kurgu programları sayesinde sinema yapımı daha da erişilebilir hale geliyor. Daha küçük ve ucuz ekipmanlarla film yapımını mümkün kılarak çocukların da sinema yapmaya olan ilgisini artırıyor.
Günümüzde çocuklar ellerinden telefonu, tableti düşürmedikleri için eleştiriliyor. Doğrudur, ama çocukların bu teknolojiye ilgisini ve becerisini olumluya çevirmek de mümkün. Bir cep telefonu ve internet sayesinde çocuklar artık kendi filmlerini çekebilir ve dünya ile paylaşabilir hale geldiler. Bu durum, onların yaratıcılıklarını teşvik ederken, teknolojiyi doğru kullanma ve içerik üretme becerilerini geliştirmelerine de olanak sağlıyor
Çalışmalarımızda kullandığımız bir uygulamayı indirip mobil cihazına kuran her çocuk, kolayca bir animasyon film çekebilir duruma geliyor. Yani her ev bir sete, her çocuk bir yönetmene dönüşüyor.
8) Sinema atölyelerinin çocukların gelişimine katkıları nelerdir? Bu atölyelere katılan çocuklar hangi alanlarda kendilerini geliştirir ve hangi bilgi ve becerileri kazanırlar?
Sinema atölyelerinde çocuklar teknik bilgi ve sinema yapım süreçleri konusunda deneyim kazanmanın yanı sıra yaratıcılıklarını da geliştirme imkanı buluyor. Atölyeler çocukların iletişim, işbirliği, yaratıcılık, problem çözme ve teknik becerilerini geliştirmelerine yardımcı oluyor. Ayrıca özgüven kazanmalarını ve kendilerini ifade etmelerini sağlıyor. Çocuklar atölyelerde kurgusal düşünme, eleştirel düşünme ve görsel okuma gibi beceriler de ediniyor.
İstopmotion atölyelerine katılan çocuklar herhangi bir şablona bağlı kalmadan, ezberlemeden, eğlenerek öğreniyor. Daha ilk gün kamera ile tanışan çocuklar birkaç hafta içerisinde kendilerini kurgu yapılan bir bilgisayarın karşısında kendi filmlerini keserken buluyorlar. Ya da ellerinde mikrofon, çeşitli konular hakkında röportajlar yapıyorlar. Ve pek çoğu çok geçmeden birer senaryo yazmış dahi oluyorlar.
Tüm bunları yaparken bir kariyer planı yapmadıkları, başarı-başarısızlık kaygısına düşmedikleri için daha özgüvenli oluyorlar, kendilerini daha iyi ifade ediyorlar. Eğitimin sıkıcı, ezberci, not baskısı oluşturan tarafına atölyede rastlamadıklarından çocuklar daha özgür oluyorlar ve özgün fikirler ortaya çıkarıyorlar. Ve her şeyden öte çok eğlenceliler. Onun için çocuklarla birlikte atölye yapmak bana da iyi hissettiriyor. Yani bu çalışma iki tarafı da besliyor.
Elbette deprem sonrası Antakya’da yaptığım sinema atölyelerine katılan çocuklar için sinema yalnızca bir ifade aracı değil, bir iyileşme sürecini de simgeliyordu. Bir arada düşünce geliştiren, öyküleri yazıya döken ve ardından filmleştiren çocukların birlikteliği bu deneyimin en somut işaretlerindendi.
Aslında yalnızca özel dönemlerde değil, yaşamın her anında çocukların kültür ve sanat üretimlerini yapmaya gereksinimleri ve daha da ötesi hakları olduğunu düşünüyorum. Oysa bu tarz çalışmaların başta okullar olmak üzere, yerel yönetimlerin de katkısıyla yaygınlaştırılması mümkün olabilir. Ne varki değil sinema, belli sanat dersleri bile ya okullarda hiç verilmiyor ya da seçmeli kategorisinde değerlendirilerek derslerin ilgi görmesi zorlaştırılıyor.
9) Çocuklarla sinema atölyeleri düzenlemeye başlama kararınızın arkasındaki motivasyon ve hedefleriniz nelerdir?
Öncelikle atölyeleri yaparken kullandığım isimden bahsetmek isterim: İstop Motion. İsim, sinemanın başlangıcından beri var olan “stop motion” tekniği ile “istop” isimli oyunu bir araya getiren sözcüklerden oluşuyor. Amacım, sinemayı yeni kuşaklara ve özellikle çocuklara tanıtmak, sevdirmek ve onların da kendi filmlerini oluşturmalarına olanak sağlamak. Bunu yaparken çocukların çocuk olma durumlarını göz ardı etmeden oyuna olan gereksinimlerini de karşılayabilecekleri, bir anlamda oynarken öğrenebilecekleri bir ortam oluşturmak.
Sinema benim için bir özgürlük alanıdır. Sinemanın farklı alanları var. Bunların hepsinin içinde yer aldım. Bütün bunlar kendisine sinemacı demek için yeterli sayılabilir. Beni çocuklarla çakıştıran, buluşturan şey yukarıda da belirttiğim gibi daha önce Aziz Nesin Vakfı’na gidip gelmem oldu. Hayallerime yakın şeylerin Nesin’de yaşatılıyor olması beni heyecanlandırdı ve ben de sinema bilgilerimi çocuklara aktarmak istedim. Sinemacı olmadan önce ben bir insanım ve bilgilerimi paylaşan biriyim.
Bugüne dek gerçekleştirdiğim hemen her atölyede, kendi hayal gücümü atölyeye katılan çocukların davranışlarda gördüm. Çocukların hayal güçlerini de filme dönüştürmelerine aracılık ettim. Bazen yalnızca bir oyun arkadaşı, bazen yalnızca bir ağabey. Ama hep karşılıklı güven üzerine kurulu bir ortam. Evet, bu güvenin tesis edilmesi zaman da alabiliyor ama bir kurulunca da hikayeler güzelleşiyor, minik ellerden ortaya çıkan filmler daha bir seyirlik oluyor.
Bununla beraber çocukların yaratıcılıklarını keşfetmelerine yardımcı ve kendilerini ifade etmelerini sağlamış da oluyorsam ne mutlu bana. Kendileri ve içinde yaşadıkları dünya hakkında farklı bakış açıları da kazandıklarını da gözlemliyorum. Film yapmak, sinema öğrenmek için bir araya gelen çocuklar, yaşam hakkında eleştirilerini sıralıyor, itirazlarını dillendiriyor ve nihayetinde çözüm önerilerini de sunuyorlar.
10) Çocuk sinema atölyeleri ile ilgili gelecekte yapmayı planladığınız çalışmalar nelerdir?
Gelecekte daha fazla kurumla işbirliği yaparak atölye sayısını artırmayı ve çeşitli sinema tekniklerini daha derinlemesine öğretebileceğimiz programlar geliştirmeyi planlıyorum. Ayrıca dijital medya ve animasyon gibi yeni alanlara da odaklanmak istiyorum. Daha fazla çocuğa ulaşmak ve farklı bölgelerde daha geniş kapsamlı atölyeler düzenlemek istiyorum. Yine sinema eğitimi alanında daha çok yetişkin eğitmeni ve kurumu bu alana teşvik etmek amacındayım.
Tüm bu atölyeleri yaparken özellikle bu tür imkanlara kolay ulaşamayan, merkezin dışındaki mahallelerde yaşayan çocukların katılımını önemsiyorum. Ancak kendi yerim olmadığından geçici mekanlarda atölyeler yapmayı sürdürüyorum. Bu konuda yerel yönetimler hem mekan temini konusunda çözüm sunabilir hem de malzeme desteği ve çocukların araçla erişimi konularında dayanışma sunabilirse, tüm çocuklara erişebilme ve onların da bu çabaya ortak olarak kendilerini ifade etmelerine, filmler üretmelerine zemin sağlamış olacağım.
11) Çocuk sinema atölyelerinin ülkemizdeki mevcut durumu ve gelecekteki potansiyeli hakkındaki düşüncelerinizi paylaşır mısınız? Bu tür atölyelerin gelişimini ve etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yalnızca çocuklarla sinema çalışmaları için değil genel olarak çocuklarla bu tür çalışmalar için karşılaşılan en büyük zorluk, çocukların erişimine uygun mekanların azlığı, kimi yerlerde hiç olmamasıdır. Çoğunlukla yetişkinlere göre düzenlenmiş, ergonomisi ve en önemlisi eşya güvenliği çocuklara uygun olmayan mekanlarda çalışmak zorunda kalmak, daha ilk dakikadan çocukların o mekana yakınlık kuramamasına da yol açarak çalışmanın sürekliliğini etkiliyor.
Bu konuda imkanlara sahip olması beklenen, kanunen de yükümlülükleri bulunan yerel yönetimlerin henüz etkin ve kalıcı çözümler üretememiş olduğu da üzücü bir gerçektir. Yerel yönetimlerin hizmetlerini daha popüler olma ve daha çok oy alma odaklı sürdürme alışkanlığını bırakmak istemedikleri anlaşılıyor. Bu konuda sinema profesyonellerinin ve sinema kurumlarının da çocuklarla sinema alanını önemsemedikleri, bu alanda herhangi bir çalışma yürütmedikleri görülmektedir. Onlar da festival ve etkinliklerini halihazırda yetişmiş sinemacıları hedeflerine alarak yani hazır sinemacılara oynayarak kurgulamakta, diğer yaş gruplarını ve özellikle çocukları dışta bırakmaktadır.
Çocuklarla sinema atölyeleri giderek daha fazla önem kazanıyor ancak hala daha yapılması gereken çok şey var. Bu atölyeler, çocukların yaratıcılıklarını destekleyip onları güçlendirebilecek önemli araçlar. Gelecekte daha fazla destek ve kaynak sağlanarak bu atölyelerin yaygınlaştırılması ve daha fazla çocuğa erişim sağlanması gerektiğine inanıyorum. Ancak daha fazla destek ve kaynak gerekiyor.
Bu atölyeler, hiç kuşku yok çocukların yaratıcılıklarını besliyor. Geleceğin sanatçıları ve sinemacıları da eminim bu çocukların arasından yetişecek. Bu gerçeğin farkedilerek eğitim sisteminin buna göre düzenlenmesini, merkezi ve yerel yönetimlerin bu konuda üzerlerine düşenleri yapmasını diliyorum.
Artık “çocuklar için” bir şey yapmayı bırakıp “çocuklarla” yapmanın zamanı geldi. Çünkü onlar çok daha doğru sorular soruyorlar ve onların çok daha iyi yanıtları var. Çünkü hesapsız, kitapsız ama daha adaletli, daha vicdanlılar. Yarının yetişkinleri olacak çocuklar yüreklerinde yeni bir dünya taşıyorlar ve o dünya her gün biraz daha büyüyor.