Fatma Yücel Dinç
(İngiliz) Julia Donaldson tarafından yazılan (Alman) Axel Scheffler tarafından resimlenen the Gruffalo, ilk kez 1999 yılında Londra’daki Mcmillan Çocuk Kitapları tarafından yayımlanmıştır. Türkçeye ilk kez 2007 yılında Encore Yayınları’nın tescilli bir markası olan Popcore tarafından Tostoraman olarak çevrilmiştir. Kitabın ön kapağında “Türkçeleştiren: Yıldırım Türker” olarak çevirmene yer verilmiştir. Popcore Yayınları, ilk zamanlar çocuk kitapları yayınlarken zaman içinde felsefe ağırlıklı kitaplar basmaya başlamış ve çocuk kitapları yayımlamaya devam edememiştir. Bunun sebebi ise o yıllarda Türkiye’de baskıya izin verilmemesi nedeniyle, kitapların Avusturya’da basılıp getirilmesi ve bu işleyişin de oldukça maliyetli olmasıdır.
The Gruffalo’nun Türk yayıncılık sektöründeki yayın hakları 2015 yılı itibari ile Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın olmuştur. Çevirmene ön kapakta yer verilmemiş, künye bölümünde “Çeviren: Ali Berktay” olarak belirtilmiştir. Tostoraman adı artık tarihe karışmış, yeni çevirisi ile Yayazula olarak (okul öncesi) 3-6 yaş aralığındaki çocuklar için raflarda yerini almıştır.
The Gruffalo, tehlike sezdiği anlarda kendisini koruyabilmek için karşısındakini korkutabilen, kendinden emin, cesur, alaycı, biraz da kurnaz bir farenin ormandaki yolculuğunu anlatır. Hikâyede, farenin karşılaştığı tilki, baykuş ve yılan ile aralarında geçen diyaloglar çeviribilim açısından incelenmeye değer örüntüler sunar. Diyaloglar, dilbilgisel ve semantik açıdan yüklü olmasının yanı sıra dilin iletişim yönü bakımından da incelenmeye değerdir. Metinler, resimlerle bütünleşip iletiyi okuyucu ile buluşturur. Ancak bu çalışma ile görsellerden bağımsız olarak metin odağında bir çeviri eleştirisi denemesi hedeflenmektedir. Bu eleştiri denemesinde the Gruffalo adlı resimli çocuk kitabının Yıldırım Türker tarafından yapılan 2007 yılında Popcore Yayınları’ndan çıkan çevirisi ile Ali Berktay tarafından yapılan 2015 yılında Türkiye Kültür İş Bankası Yayınları’ndan çıkan çevirisi, sessel özellikler temel alınarak karşılaştırmalı çeviri eleştirisi yöntemi ile incelenmiştir.
Başlık Analizi: The Gruffalo’yu bizim çocuklar için baştan mı yaratmalı yoksa onları başka bir ülkeye masal alemine mi göndermeli?
The Gruffalo’nun yazarı Julia Donaldson, anne olduğu yıllarda bir yandan The Gruffalo’nun filizlenmeye başladığını, öte yandan da yeniden anlatabilecek geleneksel hikayelerin aklının bir köşesinde olduğunu the Gurdian’a verdiğinde röportajında ifade eder (Where the Gruffalo roams, 2004). Donaldson’ın bir Çin masalına rastlaması sonucu hikâye şekillenmeye başlar. Bu Çin masalında akıllı bir kız çocuğu aç bir kaplanı, ormanın kralı olduğuna inandırır ve böylece kaplan kızdan korkup kaçar. Julia Donaldson bu fikrin iyi bir resimli çocuk kitabına dönüşebileceğini düşünür. Fakat bu yalnızca bir başlangıç noktasıdır. Hikâyede kaplan (tiger) ile uyumlu kafiye oluşturmaya çalışır ancak başarılı olamaz. Sonra aklına şu cümle gelir: “Silly old fox, doesn’t he know/ there’s no such thing as a blank-blank-oh” (Şu saf tilkiye de bakın! Bilmiyor herhalde ………. diye bir yaratık olmadığını.)[1] Ancak henüz yaratığın adını koyamaz ve ardından korkunç bir ses çıkarma isteği ile “Grrrr” yapmaya başlar. Donaldson’ın ihtiyaç duyduğu “Grrrr” ile başlayan, “oh” ile biten üç heceli bir kelime iken birdenbire aklına “gruffalo” gelir. İki haftalık bir çalışma sonucunda hayali bir yaratığı anlatan fantastik türde bir çocuk şiiri artık hazırdır. Fantastik çocuk edebiyatı dizgesine girmiş, şiirsel bir dille yazılmış ve gülmece unsurları içeren bir hikâye olan “The Gruffalo” Türkçeye nasıl çevrilecektir? Marmaridou’nun (1991) ifade ettiği gibi, edebi eserlerdeki isimler genellikle okuyucuya bir mesaj iletmek için kullanılır. Bu bağlamda gruffalo semantik, göstergebilimsel ve ses sembolik anlamları bakımından metin seviyesi üstünde diller arası bir iletişim biçimini işaret eder (Fernandes L, s. 46). Gruffalo kaynak metinde yoğun bir anlam yükü taşırken çevirmen, metni çocuk okuyucuya/dinleyiciye nasıl aktarmalıdır? Venuti’nin çevirmenin görünmezliği (invisibility) bağlamında ileri sürdüğü yerelleştirme (domestication) ve yabancılaştırma (foreignisation) stratejilerinden hangisini tercih etmelidir? Schleiermacher’ın çeviri stratejisi olarak tanımladığı gibi ‘Çevirmen yazarı huzur içinde bırakarak okur, yazara doğru’ mu gitmeli? Bu görüşü takiben Venuti’nin de söylediği gibi ‘Okuyucuyu yurtdışına’ mı göndermeli? (Munday, 2016, s. 226) Başka bir deyişle, çevirmen görünmez olup bizim çocuklar için Gruffalo’yu baştan mı yaratmalı yoksa çocuk okuyucuyu başka bir ülkeye masal alemine mi göndermelidir?
2007 yılında Yıldırım Türker, The Gruffalo’yu Tostoraman olarak Türkçeleştirir. 2015 yılında ise Ali Berktay, eseri Yayazula olarak yeniden yazar. Bu çalışma ile sessel açıdan zengin ve çocukların beğenisini kazanan kaynak metinin çevirisini, iki çevirmenin de ses tekrarlarını, uyakları ve sessel özellikleri iki dil ve kültür arasındaki farklılıkların izin verdiği ölçüde yansıtıp yansıtamadığını inceleyeceğiz. Böylece Yayazula ve Tostoraman özel isim çevirilerinin metin içi tutarlılığı sağlayıp sağlayamadığını gözle görünür hale getirmiş olacağız. Ayrıca Gruffalo (1999), Tostoraman (2007) ve Yayazula (2015) metinlerini kaynak metin ve erek metin düzleminde karşılaştırmak, bu çalışmanın bir çeviri eleştirisi denemesi niteliği kazanmasını sağlayacaktır:
Metin Analizi
“A mouse took a stroll
through the deep dark wood.
A fox saw the mouse
and the mouse looked good.”
Walk further into the deep dark wood,
and discover what happens when the
quick-thinking mouse comes face to face
with an owl, a snake and a hungry gruffalo…
(Başlangıç, 1999)
Kaynak metin yazarı hikâyenin giriş bölümünde yer alan iki cümleyi tırnak içinde vermiş ve hikâyenin ana karakteri olan fındık faresinin karşılaşacağı olayları okuyucunun keşfetmesini istemiştir. Kaynak metnin bu başlangıç bölümü okuyucu/dinleyici için bir davet niteliği taşır. “An owl (baykuş), a snake (yılan) and a hungry gruffalo (aç bir gruffalo)” ipuçlarını takip ederek okuyucunun/dinleyicinin hikâyeyi merakla dinlemesi ve akıl yürütmesi beklenebilir. Tostoraman’ın Çevirmeni Yıldırım Türker, bu başlangıç bölümünü çevirmemiş, sayfayı boş bırakmıştır. Öte yandan, Yayazula’nın çevirmeni Ali Berktay ise başlangıç çevirisini şu şekilde gerçekleştirmiştir:
“Minik fındık faresi gezintiye çıktı
Karanlık ormanın içinde.
Tilki gördü fareyi
Mmm, dedi, şunu indirsem mideye.”
Karanlık ormanın içinde biraz daha ilerle, takıl cin gibi zeki farenin peşine, gör bak başına neler gelecek, baykuşla, yılanla ve karnı acıkmış yayazula ile nasıl baş edecek…
(Başlangıç, 2015)
Henüz okuma bilmeyen okul öncesi dönemdeki çocuklar için resimli çocuk kitapları bir yetişkin tarafından okunurken çocuk da kitabın görsellerini (ve yazılarını) takip ederek hikâyeyi zihninde bütünleştirir. Ritta Oittinen’in söylediği gibi “Yüksek sesle okunan kitapları dinlemek, henüz okumayı bilmeyen bir çocuğun edebiyat dünyasına girebilmesinin tek yoludur” (2000, s. 32). Okul öncesi dönem olarak belirlenen 3-6 yaş aralığındaki çocukların dikkatini çekebilmek ve kitap okumayı eğlenceli hale getirebilmek için okuyucunun ses tonu, vurgu ve tonlaması oldukça önemlidir. Çocuklar dil becerilerini, oyun oynarken ya da çevresindeki kişilerin konuşmalarını taklit ederken geliştirirler. Bu bağlamda, Lathey (2016) çocuk metinlerindeki sessel özellikler (uyak, ikileme, yineleme, ses benzerlikleri, uydurma sözcükler, söz oyunları ve ünlemler) söz konusu olduğunda, çevirmenin dilsel yaratıcılığını ortaya koymasını gerektiğini söyler (Dinçkan, 2017, s 56). Kaynak metinde “A mouse took a stroll through the deep dark wood. A fox saw the mouse and the mouse looked good” şeklinde yer alan uyak, Ali Berktay tarafından erek kitlenin dinlemekten zevk alabileceği şekilde çevrilmiş: “Minik fındık faresi gezintiye çıktı. Karanlık ormanın içinde. Tilki gördü fareyi. Mmm, dedi, şunu indirsem mideye.” Berktay uyak kullanarak, dilde yaratıcılığı da akıcılığı da sağlamıştır.
“Walk further into the deep dark wood, and discover what happens when the quick-thinking mouse comes face to face with an owl, a snake and a hungry gruffalo…” cümlesi ile kaynak metnin ilk cümlesindeki şiirsellik metin içinde devam etmezken, erek metinde “Karanlık ormanın içinde biraz daha ilerle, takıl cin gibi zeki farenin peşine, gör bak başına neler gelecek, baykuşla, yılanla ve karnı acıkmış yayazula ile nasıl baş edecek…” çevirisi ile birinci paragraftaki şiirselliği devam ettirmiş ve metin içi bir tutarlık göstermiştir. Çevirmen ayrıca kaynak metnin anlamına sadık kalarak erek kitle için özgün, şiirsel, söz oyunlu bir yeniden yazım gerçekleştirmiştir. “Quick-thinking” sıfatı için “cin gibi zeki’’ benzetmesi yapılmıştır. Türk Dil Kurumu (TDK)’ na göre “cin gibi”, “anlayışlı ve zeki” anlamları taşımaktadır. Çevirmen, doğrudan “hızlı düşünebilen” demek yerine “cin gibi zeki” benzetmesi ile kaynak metindeki sıfatı daha etkili bir şekilde erek kitleye sunmuştur.
KM- Gruffalo
A mouse took a stroll through the deep dark wood.
A fox saw the mouse and the mouse looked good.
‘’Where are you going to, little brown mouse?
Come and have lunch in my underground house.’’
‘’It’s terribly kind of you, Fox, but no –
I’m going to have lunch with a gruffalo.’’
1.EM- Tostoraman
Farenin biri ormanın kuytusunda gezmeye çıktı.
Fareciği gören tilkinin karnı acıktı.
‘’Tatlı minik fındık faresi, nereye böyle?
İnime buyur da yemek yiyelim seninle.’’
‘’Korkunç naziksin Tilki, eksik olma.
Ama yemek için sözüm var Tostoraman’a.’’
2. EM- Yayazula
Minik fındık faresi gezintiye çıktı karanlık ormanın içinde.
Tilki gördü fareyi, mmm, dedi, şunu indirsem mideye.
‘’Tatlı fare, minik fındık, nereye gidiyorsun böyle?
Yerin altındaki evime buyur, yemek yiyelim birlikte.’’
‘’Ah ne kadar naziksin Tilki Amca, gelemem ama
Çünkü yemek için söz verdim bir yayazulaya.’’
The Gruffalo’nun ana karakteri “mouse”, Tostoraman’da “farecik”, Yayazula’da ise “minik fındık faresi” olarak Türkçede karşılığını bulmuştur. Yıldırım Türker “mouse” sözcüğünün ‘dilsel eşdeğerini’ kullanmışken, Ali Berktay ise “minik fındık faresi” karşılığı ile hem erek okuyucuya/dinleyiciye sevimli gelecek “minik” eklemesi yapmış, hem de fareyi “fındık faresi” olarak adlandırarak türünü vurgulamış, çocuklar için öğretici bir unsur eklemiştir. “Farecik” ve “Minik fındık faresi” pozitif çağrışımları olan, okuyucuya/dinleyiciye bu farenin sevimli ve küçük olduğunu düşündüren karşılıkları olmuştur. Yayazula’nın çevirmeni hikâyeye “Minik fındık faresi” şeklinde giriş yapmış ancak metin boyunca bazen “minik fare” (little mouse diye belirtilmemesine rağmen) bazen de “fındık faresi” diyerek kaynak metinde geçen “mouse” bağlamında bir tutarlılık göstermemiştir. Benzer bir durum da Tostoraman çevirisi için geçerlidir: “A mouse took a stroll through the deep dark wood. A fox saw the mouse and the mouse looked good.” “Farenin biri ormanın kuytusunda gezmeye çıktı. Fareciği gören tilkinin karnı acıktı.” Kaynak metinde arka arkaya iki cümlede geçen “mouse” erek metinde önce “fare” sonra “farecik” olarak çevrilmiştir. Kaynak metinde “mouse” sözcüğünün üç kez arka arkaya kullanımı ses tekrarı yaparak İngilizce’de akıcılığı bozmazken, erek dilde benzer bir uyağı yakalayabilmek için “fare”nin “farecik” şeklinde kullanılması Türkçe erek metinde sessel öğeleri tamamlayabilmek adına çevirmene daha çok fırsat yaratabilir. Hikâyede geçen tüm “fare” karşılıklarına bakıldığında ise kaynak metinde yalnızca “mouse” kullanılmışken, Türkçe karşılıklarında yer yer “fare” yer yer “minik fındık faresi” ya da “farecik, tatlı farecik” olarak geçmektedir. Aslında tek bir fare karakteri olmasına rağmen kafiye yakalamak amacıyla karakterin farklı şekillerde okuyucuya/dinleyiciye aktarımı hikâyenin anlaşılmasını güçleştirip, başka bir karakter olup olmadığı konusunda kafa karışıklığı yaratabilir. Bu bağlamda sessel özelliklerin ön plana çıktığı bu gibi eserlerin çevirisinde, hedef kitlenin yaş aralığı göz önünde bulundurularak net olmayan durumların önüne geçilmelidir.
Tablo 1: Karakter İsimleri
KM-Gruffalo | EM-Tostoraman | EM-Yayazula |
A gruffalo | Tostoraman | yayazula |
A mouse | Fare/farecik/minik fındık faresi | Minik fındık faresi /fare |
A fox | tilki | Tilki Amca |
An owl | baykuş | Baykuş Teyze |
A snake | yılan | Yılan Ağabey |
Karakterler, kaynak metinde özne halindeyken herhangi bir sıfat almamış ya da benzetmeye uğramamış ve yalnızca (hayvan) cins isim olarak kullanılmıştır. Erek metinlerde ise Tostoraman’ın çevirmeni Yıldırım Türker hayvan isimlerini olduğu gibi korumuş, Yayazula’nın çevirmeni Ali Berktay hikâyenin karakterleri olan hayvanları özel isim olarak okuyucu/dinleyici ile buluşturmuş ve ayrıca “amca, teyze, ağabey” gibi eklemeler yapmıştır. Metin bütününe bakıldığında “minik, amca, teyze, ağabey” gibi eklemelerin karakterler çevresinde yoğunlaştığı göze çarpmaktadır. Zohar Shavit (1986), çevirmenin metinde kendisine olabildiğince serbestlik tanıyabileceğini iddia eder. Metinde birtakım kısaltmalar, eklemeler, çıkarmalar yapabileceğini savunur. Ayrıca olay örgüsünün, karakterlerin ve dilin çocuğun kavrama yeteneğine uygun hale getirilebileceğinden bahseder. Bu sebeple olsa gerek, Yayazula’nın çevirisinde Ali Berktay, fareyi “Tilki Amca, Baykuş Teyze, Yılan Ağabey” şeklinde konuşturmuştur. Fare diğer karakterlerin arkasından konuşurken ise yalnızca tilki, baykuş, yılan olarak karakterlerden bahsetmektedir. Çevirmen burada şu iki ayrımı yapmaktadır: Fare diğer hayvanların arkalarından “şu saf tilkiye de bakın!” diyerek alaycı bir tavırla konuşurken, hayvanlarla yüz yüze geldiğinde onlara karşı sevimli, nazik ve saygılı davranmaktadır. Türk toplumunda büyüklere saygı duyulur; teyze, amca, ağabey, abla şeklinde hitap edilir, şeklinde kabul görmüş bir gelenek vardır. Çevirmen, bu toplumsal olguyu farenin söylemine yüklemiştir. Ayrıca fare küçük tilki büyük; küçükler büyüklere teyze, amca şeklinde hitap eder mantığı ile hedef kitleye yönelik bir yerelleştirme stratejisi uygulamış olabilir. Kaynak metinde geçen söylem ise şu şekildedir: “It’s terribly kind of you, Fox, but no- I’m going to have lunch with a gruffalo.” Tostoraman’ın çevirmeni Yıldırım Türker, “Korkunç naziksin Tilki, eksik olma. Ama yemek için sözüm var Tostoraman’a.” Şeklinde çevirerek her ne kadar metinde bir kafiye yakalamış olsa da “Korkunç naziksin” diyerek Türkçede kullanımı olmayan ve hedef kitlenin anlamlandıramayacağı bir karmaşa yaratmıştır. Öte yandan Yayazula’nın çevirmeni Ali Berktay ise “Ah ne kadar naziksin Tilki Amca, gelemem ama – Çünkü yemek için söz verdim bir yayazulaya.” Şeklinde hem sessel uyumu yakalamış hem de neden-sonuç ilişkisi içinde yaş grubunun kolaylıkla anlamlandırabileceği bir çeviri yapmıştır. “Tilki amca, baykuş teyze, yılan ağabey” çevirileri bu bağlamda düşünüldüğünde ise yaş grubunun farenin kurnaz tavrını ayırt etmesine yardımcı olan bir söylem olarak düşünülebilir.
Tablo 2: Yemek İsimleri
KM-Gruffalo | 1.EM-Tostoraman | 2.EM-Yayazula |
roasted fox | tilki fırında | tilki fırında |
owl ice cream | baykuşlu dondurma | baykuşlu dondurma |
scrambled snake | yılan kapama | yılan kavurma |
‘’You will taste good on a slice of bread!’’ | ‘’Üstüne fare konmuş bir dilim ekmek!’’ | ‘’Bayılırım fareli domatesli karışık tostun tadına!’’ |
Herhangi bir kültüre özgü olmayan ve tamamen hayal ürünü olan Tablo 2’deki yemek isimleri, farenin karşısına çıkan hayvanları (tilki, baykuş, yılan) korkutmak amacıyla uydurduğu yemeklerdir. Karşısına çıkan her bir hayvanı korkutmayı hedefleyen farenin uydurduğu “roasted fox”, “owl ice cream” ve “scrambled snake” yemek isimleri, okuyucu/dinleyici için aynı zamanda bir mizah unsurudur. Çeviriye kültür farklılıkları bağlamında bakıldığında mizah çevirisi karşılaşılan zorluklardan biridir. İçerdiği etkiden dolayı okuyucuyu/dinleyiciyi gülümsetebilmelidir. Hedef kitle mizah öğesini anlamadığı zaman kaynak metnin içeriğine sadık kalmamış olur. Bu yüzden erek kitlede aynı etkiyi yaratabilmesi için çevirmenin kaynak metindeki mizah öğesi çevirisine sadık kalması beklenir. Birinci erek metin çevirilerinde yer alan “tilki fırında, baykuşlu dondurma, yılan kapama” yemek isimleri metin içinde sessel öğelerin uyumunu devam ettirebilmiştir. Newmark (1988), anlamsız uyakları çevirirken “ses etkisinin anlamdan daha önemli olduğunu” bizlere hatırlatır. Öte yandan Lathey (2016), anlamsız şiirlerde bile aslında semantik bir seviye yaratılabileceğini vurgular ve ayrıca çocukların zihinlerindeki dil potansiyelinin farkında olan çevirmenlerin bu tür çalışmaları çevirebileceğini savunur. Her iki çevirmen de mizah unsurunu erek kitleye aktarabilmiştir. Ancak anlam aktarımı boyutunda çevirilerin içeriği tartışılabilir. “Tilki fırında” demek yerine “kızarmış tilki” 3-6 yaş hedef kitlesi için daha somut bir çağrışım yaratabilir. ‘’Scrambled snake’’ ise şu şekilde metinde yer alır: “Where are you meeting him?” “Here, by this lake, and his favourite food is scrambled snake.” Tostoraman’ın çevirmeni, “Pekiyi nerede buluşacaksın onunla?” “Burada, şu gölün kıyısında, En sevdiği yemek de yılan kapama.” şeklinde sessel öğrelerin uyumunu devam ettirirken semantik açıdan çocukları yeni bir bilinmeyene sürükler. “Kapama” sözcüğü, yılandan bir yiyecek ama ne olduğu, neye benzediğine dair ses sembolik bir ipucu barındırmaz. Yayazula’nın çevirmeni Ali Berktay ise aynı diyaloğu şu şekilde çevirmiştir: “Nerede buluşacaksın onunla?” “Hemen şuracıkta, gölün kıyısında. En sevdiği yemeği yapacak, yılan kavurma.” “Kapama” da “Kavurma” sözcüğü de daha üst kademede (ilkokul, ortaokul itibariyle) okur kitlesine kazandırılabilecek yeni bir kültürel öğe olarak düşünülebilirken ve büyük çocuklar, gençler ile yetişkinler için çevrildiğinde yerelleştirme olarak değerlendirilebilecekken okul öncesi dönem için uygun bir sözcük seçimi olmayabilir. Oysa ki “yılanlı omlet” gibi bir karşılık tıpkı “baykuşlu dondurma” gibi gerçek hayatta var olan (omlet) ile hayal gücünü (yılanlı) bir potada eriterek mizah unsurunun okuyucu/dinleyici tarafından alımlanmasını kolaylaştırabilir. Bir diğer örnek ise “My favourite food!” the Gruffalo said. “You will taste good on a slice of bread!” Türkçeye Yıldırım Türker tarafından “Tostoraman dedi ki, ‘En sevdiğim yemek! Üstüne fare konmuş bir dilim ekmek!’” şeklinde kafiye düzeni bozulmadan çevrilse de çocuk okuyucu/dinleyici için mizah niteliği tartışılır. Diğer çevirmen Ali Berktay ise, “En sevdiğim yemek gelmiş ayağıma!” dedi yayazula. “Bayılırım fareli domatesli karışık tostun tadına!” şeklinde yeniden yazmıştır. Türk yemek kültüründe “peynirli domatesli tost”, “karışık tost” çocukların aşina olduğu söylemlerdir. Çevirmen Ali Bektay, “a slice of bread (bir dilim ekmek)” ifadesinden ilham alarak yaşadığı toplumdaki çocukların hoşuna giden, temel malzemesi yine ekmek olan “tost” için eklemeler yapmıştır. Böylece hikâyeyi dinlerken günlük yaşamla bağdaştırabilecek, söylemi gözünde canlandırabilecek ve gülümseyecektir. Öte yandan da “Gruffalo dedi ki ‘İşte burada benim en sevdiğim yiyecek!’” “Bir dilim ekmek üstünde nasıl güzel gidecek!” çevirisi hem sessel özellikler hem de anlamı aktarmak açısından başka alternatif bir çeviri olarak düşünülebilir.
Bir diğer çeviri karşılaştırması da insult (hakaret) bağlamında ele alınabilir. Hikâye boyunca her bir hayvanla karşılaşmasının ardından farenin söylediği şu sözlerin erek dile nasıl çevrildiğini inceleyeceğiz:
Hakaret Sözcüğü
1.KM “Silly old Fox/Owl/Snake! Doesn’t he know, There’s no such thing as a gruffalo?”
1.EM-T “Tilkideki beyin değil saman, Benim uydurduğum biri Tostoraman.”
2.E.M-Y “Şu saf tilkiye de bakın! Bilmiyor herhalde zavallı Dünyada yayazula diye
Bir yaratık olmadığını?”
Kaynak metin birinci erek metinde sessel öğelerin uyumu bakımından kabul edilebilir ancak “Tilkideki beyin değil saman” söz öbeğini okul öncesi düzeydeki çocukların anlamlandırması güç olabileceği için bu çevirinin semantik açıdan erek kitle tarafından nasıl alımlandığı konusunda yorum yapamayız. Çevirmenin bu söylemi 2007 yılında çevirisinde kullanıyor olması o dönemde yaygın bir kullanım olup olmadığı ile ilişkili olabilir ya da çevirmen/yayınevi tarafından bu söz öbeğini çocuklara kazandırmak amaçlanmış olabilir. Bu tür söz öbekleri kullanmak çevirmenin özellikleri arasında yer alabilir. Bu bağlamda, çevirmenin diğer çeviri metinlerini incelemek gerekmektedir. Berger’e (1993) göre, hakaret tek başına kullanıldığında komik bir durum yaratmazken, karşılaştırma ya da mübalağa ile birleştiği zaman dinleyicide/okuyucuda gülme etkisi yaratabilir (cited in Humour Loss, 2019, s 124.) Bu bağlamda, Ali Berktay çevirisi ile “Şu saf tilkiye de bakın! Bilmiyor herhalde zavallı Dünyada yayazula diye Bir yaratık olmadığını?” işlevsel eşdeğerliği sağlamıştır. Kaynak metindeki alaycı ifade, Yayazula erek metnindeki “saf tilki” vurgusu ile okul öncesi dönem çocukların mizah anlayışına hitap etmiştir.
Sonuç
Çeviri, dilsel bir eylem olmanın ötesinde, kültürleri ve toplumları birbirlerine yakınlaştıran bir etkinliktir. Biyolojik, fiziksel ve ruhsal gelişimleri hızla devam eden çocukların çeviri eylemi aracılığıyla edebiyat dünyasına adım atmaları onların kimlik inşalarında büyük bir etki bırakmaktadır. Empati, sevgi, saygı, hoşgörü gibi değerleri fark etmeleri ve sorgulamaları bu gibi hikayelerde geçen olaylar ve gerçek yaşam deneyimleri sayesinde gelişecektir. Fantastik çocuk edebiyatının çocuk üzerindeki etkisi, sıra dışı bir olayın çocuğu eğlendirmesinin çok daha ötesinde pek çok düşünce ve söylem kazandırmasıdır. Bu bağlamda düşünüldüğünde, çevirilerin hedef kitleye sunulması büyük bir titizlik gerektirmektedir. The Gruffalo’nun çevirmenleri hedef kitlenin ihtiyaç duyduğu dilsel ve anlam bütünlüğünü büyük ölçüde gerçekleştirebilmiştir. Tostoraman’ın çevirisinde birkaç yerde (korkunç naziksin, yılan kapama gibi) anlam kaybı ve belirsizlikler yaşanmış ve yer yer kaynak metinden uzaklaşmış olsa da kaynak metnin akıcılığı ve sessel özellikleri erek metinde Tostoraman ile bütünleşmiştir. Benzer durum Yayazula için de geçerlidir. Çevirmen Ali Berktay da the Gruffalo’yu Yayazula’ya dönüştürerek erek metinde hem sessel hem de dilbilgisel bir ritim yaratmış. Hikâyenin en önemli unsurlarından biri olan mizah ise herhangi bir kayba uğramadan çocuk okuyucuya/dinleyiciye aktarılmıştır.
Kaynakça
İnternet sitesi: http://www.juliadonaldson.co.uk/
Dinçkan, Y. (2017). Çocuk Yazınında Sessel Öğelerin Çevirisi. Çeviribilim ve Uygulamaları Dergisi, Journal of Translation Studies, Sayı / Number 23 (2017), 55–70.
Donaldson J. and Scheffler A. (1999). Gruffalo. London: Macmillan Children’s Books. Yayazula (Çev.Ali Berktay). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2015 (1.basım).
Donaldson J. and Scheffler A. (1999). Gruffalo. London: Macmillan Children’s Books. Yayazula (Çev.Yıldırım Türker). Popcore Yayınları, 2015 (1.basım).
Fernandes, L. (2006). Translating of Names in Children’s Fantasy Literature: Bringing the young Reader into Play. New Voices in Translation Studies 2, s.46.
Lathey, G. (2016). Translating Children’s Literature, London and New York: Routledge. s. 93, 107.
McCrum, R. (2004) Where the Gruffalo roams. The Guardian. https://www.theguardian.com/books/2004/aug/29/booksforchildrenandteenagers.features
Munday, Jeremy. (2016). The role of the Translator. Introducing Translation Studies. Chapter 9. s 226.
Newmark. P. (1988). A Textbook of Translation, s 42.
Oittinen, R. (2000) Translating for Children, New York and London: Garland Publishing.
Shavit, Z. (1986). Poetics of Children’s Literature. London: The University of Georgia Press. S 112-128.
Yuliasri, I., & Allen, P. (2019). Humour loss in the Indonesian translation Harry Potter and the Sorcerer’s Stone. Indonesian Journal of Applied Linguistics, 9, 119-127. doi: 10.17509/ijal.v9i1.14185
-
Bu çeviri Yayazula’nın çevirmeni Ali Berktay’a aittir. (2015) ↑