Duygularımızın Ters Yüz Oluşu

Beyza Nur Gören

Film: Ters Yüz

Yönetmen: Pete Docter

Dil: İngilizce

Oyuncular: Riley, Neşe, Üzüntü, Korku, Öfke, Tiksinti, Bing Bong, Anne, Baba, Zihin İşçileri.

Senaristler: Pete Docter, Bu LeFauve ve Josh Cooley

Gösterime Giriş Tarihi: 19 Haziran 2015

“Birine bakıp hiç merak ettiniz mi? Acaba aklından neler geçiyor?’’

Filmimize konu olan çocuğumuz Riley, 11 yaşında ve değişen duygularıyla başı dertte. Hayatına şekil veren beş duygusu vardır. Bunlar: neşe, üzüntü, tiksinti, öfke ve korku. Riley’nin hayatına önemli olan olaylar ve duygular çekirdek anılarda saklanır. Çekirdek anılardan her biri Riley’nin kişiliğini farklı şekillerde etkiler. Bu etkilerin sonucunda kişilik adaları oluşur. Bu adalar; hokey, maskaralık, arkadaşlık, dürüstlük ve ailedir.

Riley’nin hayatında en etkili olan duygusu neşeydi. Mutlu bir ailesi vardı, hayatı mutlu ve eğlenceliydi. Bu güzel hayatında en fazla ne olabilirdi ki? Taşınmak… Taşınmak herkes için çok zordur. Bir çocuk içinse daha zordur. Düzenli çevre, okul ve hayata alışan çocuklar, değişimden pek hoşlanmazlar. Değişime karşı karışık tepkiler verebilirler. Bazıları heyecanlanır ve bu durumu yeni bir macera olarak görürken, diğerleri ise endişeli veya üzgün olabilir. Bu süreçte çeşitli davranışlar da sergileyebilirler. Uyku ve yeme alışkanlıklarında değişiklik olabilir. Kızgın ve inatçı olabilirler. Yeni ortama uyum sağlamak için bir süre sosyal etkinliklerden kaçınabilirler. Bu davranışların çoğu geçicidir. Bundan dolayı süreç içerisinde sabırlı ve anlayışlı davranmak gerekir. Çocukların duygularını ifade etmelerine ve sorularını sormalarına izin verilmelidir.

Yeni ev ve okul her zaman beklentileri karşılamayabilir. İnsanın evini güzelleştirmesi ve kendine ait hissetmesi, bulunduğu yere daha çabuk alışmasını sağlar. Ne kadar çabuk alışırsan mutluluk o kadar çabuk gelir. Taşınmanın en zor olanı çocukların okul ve sınıf ortamına alışmasıdır. Sonradan katılmış olunan sınıf ortamında kabul görmek biraz zaman alır. Bu durumda en önemli görev öğretmenlere düşmektedir. Öğretmenlerin, göç-taşınma sonrası çocukların yaşadıkları ruhsal problemlere ve uygun tutum ve yaklaşımlara ilişkin farkındalıklarının artırılmasının, bu süreçte oldukça önemli bir koruyucu faktör olacağı düşünülmektedir (Uluocak, 2010). Çocukların yeni ortama ve arkadaşlarına alışması için çeşitli etkinlikler yapmalı ve çocukları kaynaştırmalıdır.

Uyum problemi yaşayan çocuklar, bazen istenmedik davranışlarda bulunabilirler. Çocuğun evden kaçmak istemesi ciddi bir durum olabilir. Bu davranış, evde yaşadığı sorunlardan kaçmak istediğinin bir işaretidir. Uyum sürecinin başarılı sonuçlanması için mutlaka çocuğun, aile sistemi içinde ve sosyal çevresi ile değerlendirilmesi, göçün-taşınmanın olumsuz psikolojik etkilerini önlemek için psikososyal uyum programlarının geliştirilmesi gerekmektedir (Uluocak, 2010). Çocukların mutlu olduğu yere gitme arzusu oldukça doğal bir duygudur. Bu genellikle çocuğun kendini güvende, kabul edilmiş ve mutlu hissettiği bir yerle ilişkilidir. Ebeveynler ve öğretmenler olarak, çocukların bu duygularını anlamak ve desteklemek önemlidir. Onların ilgi ve tutkularını desteklemek ve kendilerini ifade edebilecekleri alanlar sunmak, mutluluklarını artırabilir ve öz güvenlerini güçlendirebilir.

Riley, aynı duyguları yaşayıp zor zamanlar geçirdi. Evi, okulu, mahallesi… Hiçbiri hayal ettiği gibi değildi. Kendini güvende, kabul edilmiş ve mutlu hissettiği yere yani Minnesota’ya geri dönmek istedi. Bu onun için tehlikeli ve büyük bir sorumluluktu. Ama her şeyi göze alarak yola çıktı. Yaşadıklarının sorumlusunu ailesi görüyordu. Bu yüzden otobüs parasını onlar ödemeliydi. Annesinin cüzdanından kredi kartını alıp otobüs biletini aldı. Bu yanlış davranışıyla kişilik adalarından, dürüstlük adasını kaybetti. Ailesine karşı dürüst olmayan ilk davranışıydı. Evden kaçıyor olması karmaşık duygular içerisinde olmasına sebep oldu. Düşünemez ve hissedemez hâle geldi. Bir insanın duygusal olarak hissizleşmesi, genellikle uzun süreli stres, travma veya duygusal yaralanma sonucunda ortaya çıkabilir. Bu durumda, kişi duygularını bastırmaya ve hissizleşmeye başlayabilir çünkü duygusal acıyı azaltmanın bir yolu olarak algılanabilir. Duygusal hissizleşme, kişinin duygusal tepkilerini azaltabilir veya tamamen engelleyebilir.

Ailelerin, çocuklarının evden kaçma isteği karşısında genellikle endişe, korku ve belirsizlik hissetmeleri normaldir. Bu duyguların yanı sıra suçluluk, öfke veya çaresizlik gibi duygular da olabilir. Aileler, çocuklarının güvenliği ve refahı için endişelenirken aynı zamanda çocuklarının neden böyle bir davranış sergilediğini anlamaya çalışabilirler. Bu nedenle, ailelerin çocuklarıyla sağlıklı iletişim kurmaları ve onların duygularını anlamaları önemlidir. Ailede yaşanan problemin çözümü için atılacak ilk adım sorunla yüzleşmektir. Çünkü bir sorunun varlığının kabulü demek, sorunun çözümüne ilişkin uzlaşmaya da hazır olmak demektir. Dolayısıyla aile içinde meydana gelen anlaşmazlıkların nedenine ilişkin bireyler bir araya gelmeli ve sorunun kaynağına ilişkin kararı birlikte almalıdır (Yiğit Sezgin, 2009). Ailelerin desteği ve anlayışı, çocukların duygusal iyiliğini ve güvenliğini sağlamada önemli bir rol oynar. Riley’nin anne ve babası benzer hislere kapıldılar. Taşındıkları yerden Riley’nin memnun olmadığının farkındalardı ama onun yeni hayata alışması için yapıcı davranmaya çalışıyorlardı. Riley, hokeyi çok severdi ve Minnesota’da hokey takımında oynardı. Ailesi bu ilgisini devam ettirebilsin diye, San Francisco’da hokey takımına girmesi için çabaladı. Riley, bu durumdan da memnun olmadı. Burada yaptığı hiçbir şey onu mutlu etmedi.

Duygularımız, zaman zaman içsel bir fırtına gibi davranabilirler ve hayatımızı ters yüz edebilirler. Neşe, üzüntü, öfke, korku ve tiksinti gibi temel duygular, bazen kontrolümüz dışında dalgalanabilir ve bizi derin duygusal sulara sürükleyebilirler. Kaygı, üzüntü, tiksinti, suçluluk, öfke duygularının yaşanma sıklığının artması ve neşe duygusunun yaşanma sıklığının azalması depresif ve kaygı belirtilerindeki artışı yordamaktadır (Vatan, 2017). Ancak, bu ters yüz oluşlarında asıl önemli olan, dengeyi yeniden bulma ve bu fırtınalı sularda nasıl yol alacağımızı keşfetmektir.

Hepimiz, duygusal iniş çıkışlar yaşarız ve bazen bu duygular bizi adeta bir labirentin içine iter. Sevinçle başlayan bir gün, beklenmedik bir olayla üzüntüye dönüşebilir. Öfke, küçük bir kıvılcımdan başlayarak büyüyebilir ve korku, bilinmeze karşı belirsizlikle dolu bir yolculuğa çıkabilir. Ancak, bu ters yüz duygular aslında birer rehberdir. İçimizdeki derin duygusal oluşumlar, bize neyin gerçekten önemli olduğunu ve nasıl daha sağlıklı bir denge bulabileceğimizi gösterir. Sevinç, hayatı kutlamamızı ve minnettar olmamızı hatırlatırken, üzüntü, duygusal iyileşme ve kabul sürecimizin bir parçasıdır. Öfke, sınırlarımızı çizmemiz ve adalet arayışımızı desteklerken korku, bizi dikkatli olmaya ve kendimizi korumaya teşvik eder.

Bu yolda, önemli olan her duyguyu kabul etmek ve onlarla nasıl etkileşim kuracağımızı öğrenmektir. Ters yüz duygular, aslında içsel bir denge arayışının bir parçasıdır ve bu dengeyi bulduğumuzda, hayatın akışını daha iyi idare etmeyi öğreniriz. Sonuç olarak, duygularımızın ters yüz oluşu, aslında içsel bir keşif yolculuğudur. Bu yolculukta, her bir duygunun bize bir şey öğrettiğini ve bizi büyüttüğünü anlamak önemlidir. Bu nedenle, ters yüz duygularla karşılaştığımızda, onları kabul etmek ve onlardan öğrenmek, içsel dengeyi yeniden bulmamıza yardımcı olur.

Çocuklar, genellikle bu tarz filmleri eğlenceli ve heyecan verici bulurlar. Renkli karakterler, ilginç hikayeler ve eğlenceli müzikler onların ilgisini çeker. Düş dünyalarını genişletmelerine yardımcı olur. Film karakterlerinin resimlerini çizmek çocuklar için eğlenceli bir etkinlik olabilir. Onların düş güçlerini ve yaratıcılıklarını geliştirmelerine yardımcı olur. El becerilerini ve görsel sanat yeteneklerini geliştirir. Deniz, 7 yaşında. Birlikte filmi tekrar izledik. Bana en sevdiği sahnelerden bahsetti ve birbirimize film hakkında resim yapmak için sözleştik. İşte en sevdiği sahnenin resmini yapmış bizlere…

Kaynakça

Uluocak, G. P. (2010). “İç Göç Yaşamış ve Yaşamamış Çocukların Okulda Uyumu.” Buca Eğitim Fakültesi Dergisi, (26).

Vatan, S. (2017). “Duygular ve Psikolojik Belirtiler Arasındaki İlişkiler.” Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar. Ankara.

Sezgin, A. Y. (2009). Ömür Boyu Evliliğin Sırları. İstanbul: Ares Kitap.

Bu yazıyı paylaşın
error: İçerik koruma altındadır!!
Scroll to Top