Hannah Schoonover
Özet
Çocuklar okudukları edebi eserlerde kendilerine dair temsiller ararlar. Ancak engelliler çocuk edebiyatında her zaman doğru veya olumlu bir şekilde tasvir edilmemektedir. Engellilik, çocuk edebiyatında mutlaka yer almalıdır; zira çocuklar, yaşamlarının bir noktasında, şahsen, aile ortamında, veya okulda engellibireyler ile tanışacaklardır. Dahası, çocuklar engellilerin olumlu bir şekilde tasvir edildiği eserlerle de tanışmalıdır. Bu bağlamda, bu makale beş çocuk kitabını inceleyerek bu eserlerin engelliliği yapıcı bir yaklaşımla nasıl ele aldığını ve yazarların engellilikle ilgili bazı kişisel deneyimlerini nasıl yansıttığını açıklamaktadır. Bu kitaplar arasında Isaac Millman’ın Moses Konsere Gidiyor (Moses Goes to a Concert), Jennifer Veenendall’ın Izzy Neden Kulaklarını Kapatıyor?: Hassas Duyularla Başa Çıkmak (Why Does Izzy Cover Her Ears?: Dealing with Sensory Overload), Jane Yolen’ın Görme Çubuğu (The Seeing Stick), Michael Hall’ın Kırmızı: Bir Pastel Boyanın Hikayesi (Red: A Crayon’s Story) ve Stephanie Stuve-Bodeen’in Ahtapotu Kırmızıya Boyayacağız (We’ll Paint the Octopus Red) adlı eserleri yer alıyor. Bu kitaplar, engellilik üzerine çocuklara hitap eden olumlu bir dille vurgu yapmakta ve farkındalık yaratmaktadır. Engelleri düzeltilmesi gereken bir şey gibi göstermek yerine, karakterlerin yaşadıkları hayatları daha iyi anlamayı sağlıyor.
Giriş
Çocuklar hikaye dinlemeyi çok severler, hatta kimi zaman aynı hikayeleri defalarca dinlemekten keyif alırlar. Farkında olunsa da olınmasa da, çocuklar bu hikayelerde kendilerini temsil eden karakterler arar ve karakterlerle özdeşleştiklerinde hikayeleri daha da severler (Leary, 2016). Ancak, engelli çocuklar ve engelli yetişkinlerin edebiyatlarda nasıl temsil edildiği yanıltıcıdır, hatta çoğu zaman hiç temsil edilmezler. Edebiyatta engellilik konusunda uzmanlaşmış bir aktivist olan Liz Crow şöyle diyor: “Ömür boyu, okul çağındaki çocukların en az onda birinin engelli olacağını varsayabilirsiniz, bu da yaklaşık olarak sınıf başına üç çocuk demektir.Geriye kalan çocukların da çok daha büyük bir kısmı, aileleri, arkadaşları, partnerleri, kendi çocukları, meslektaşları gibi yakın çevrelerinden engelli bir kişiyle ilişki içinde olacaktır. O halde, çocukları engellilik konusunda yanlış bilgilendirmeye devam etmenin hiçbir anlamı yoktur” (Crow, 1990).
Çoğu zaman engellilik, bireyin düzeltilmesi gereken bir durumu ya da bireyin öfkelenmesi gerektiği bir durum olarak tasvir edilmektedir (Golos & Moses, 2013). Aynı zamanda engellilik, genelde yalnızca ilham veren bir olgu olarak yansıtılmaktadır. Kendisini engelli bir yazar olarak tanımlayan Alayna Leary, yayıncılık sektörüne duyduğu hayal kırıklığını şöyle dile getiriyor “Araba kullanmayı öğrenmek, baloya gitmek, bir şirketi yönetmek, bir kitap yayınlamak gibi engelli bir kişinin yaptığı şey, engelli olmayanlar için normal olsa bile, bunu sırf engelli bir kişi yaptığı için ilham verici olarak gösteriliyor” (Leary, 2016). Peki engelli çocukların kendilerini bu şekilde resmedildiğini görmeleri onları nasıl etkiliyor? Yazarlar, engelli bireyleri yalnızca engelsiz okuyuculara ilham veren ya da düzeltilmesi gereken bir şey olarak betimlemek yerine, kitaplardaki engelleri, tasvir edilen engele yönelik bir farkındalık, duyarlılık ve değer kazandırma yolu olarak ele almalıdır (Crow, 1990). Aşağıdaki çocuk kitapları bunu oldukça eğlenceli, merak uyandırıcı ve bir o kadar da renkli bir yaklaşımla anlatmaktadır.
Moses Konsere Gidiyor (Moses Goes to a Concert) — Isaac Millman
Moses ve sınıf arkadaşları şehirdeki bir konsere gitmek üzere okul gezisine çıkacakları için çok heyecanlıdır. Konsere vardıklarında Moses’ın öğretmeni Bay Samuels’in öğrencileri için iki büyük sürprizi vardır. İlk sürpriz, konserin tadını çıkarabilsinler diye tüm öğrencilerine balonlar getirmesidir! Moses, sınıf arkadaşları ve Bay Samuels işitme engelli olduğu için, balonlar titreşim yoluyla müziği hissetmelerine yardımcı olmaktadır. Konser başladığında, öğrencilerin davul çalan müzisyenle ilgili iki şey dikkatini çeker. Sanatçı, çalgıları, normalde olduğu gibi orkestranın arkasında değil, önünde çalmaktadır. Üstelik ayakkabıları da yoktur! Bunun nedeni, onun da sağır olması ve müziği yerden gelen titreşimlerle hissetmesidir; bu da onun hangi enstrümanı ne zaman çalması gerektiğini anlamasına yardımcı olur. İkinci sürpriz ise konserden sonra öğrencilerin tüm çalgıcıların enstrümanlarını çalabilecek olmasıdır. Sanatçı, çocuklara büyüdüklerinde istedikleri her şeyi olabileceklerini söyler! Moses doktor, oyuncu, avukat ya da öğretmen olabileceğini fark eder. En sonunda ise Moses bir vurmalı çalgı sanatçısı olmak istediğine karar verir.
Moses Konsere Gidiyor (Moses Goes to a Concert), Moses’ı, sınıf arkadaşlarını ve öğretmenini sağır topluluğunun fertleri olarak doğru bir şekilde tasvir ediyor. İşiten bir kişi, sağır bir bireyin konsere katılmasının anlamsız olacağını düşünebilir, ancak bu kitap, sağır bir bireyin de bir konserden nasıl keyif alabileceğini detayları ile anlatıyor. Kitap, Moses ve arkadaşlarının müziği nasıl hissettiklerine dair belirli örnekler sunar; örneğin, orkestranın titreşimlerini hissetmek için balonlar kullanmak ve Moses’ın davulu hissedebilmek için evde çıplak ayakla yürümesi gibi. Bunlar, sağır bireylerin gerçek hayatta kullandıkları yöntemlerdir ve Moses Konsere Gidiyor (Moses Goes to a Concert) kitabını okuyan sağır çocukların ilgisini çekecektir. Kitap, işaret dilinin kullanılmasını teşvik etmektedir ve metni işaret diliyle nasıl aktaracağına dair doğru, renkli resimler içermektedir. Kitap, öğrencilerin alkışladıklarını göstermek için el sallamaları gibi sağır kültürüne ait daha ince özellikleri de örneklemektedir.Kitabın en takdire şayan özelliği, Moses ve arkadaşlarının tipik yaşam tarzlarına sahip mutlu çocuklar olarak tasvir edilmesidir. Eser, onların engelliliklerini düzeltilmesi gereken bir sorun olarak görmüyor, çünkü Bay Samuels onlara başarılı olmanın ve bu tür etkinliklerden keyif almanın yollarını öğretiyor.
Izzy Neden Kulaklarını Kapatıyor?: Hassas Duyularla Başa Çıkmak
(Why Does Izzy Cover Her Ears?: Dealing with Sensory Overload)
— Jennifer Veenendall
Izzy için birinci sınıf, anaokulu öğretmeninin söylediğinden çok farklı geçiyor. Çok gürültülü, çok parlak ve çok renkli. Arkadaşı çok yüksek sesle konuştuğunda, kulağını ağrıtıyor ve bazen ağlıyor. Bir arkadaşı ona dokunduğunda, “mesafe baloncukları” patlıyor ve istemeden fiziksel olarak tepki veriyor. Işıklar çok parlak ve gözlerini rahatsız ediyor, öğretmeninin renkli süslemeleri de okul ödevlerine odaklanmasını çok zorlaştırıyor. Izzy ne yapacağını bilemiyor ama neyse ki ergoterapisti ve ebeveynleri ne yapmaları gerektiğini çok iyi biliyor. Artık Izzy, sesler çok yüksek olduğunda kullanması için bir kulak tıpasına sahip. Öğretmeni, dikkatini dağıtan renkli süslemeleri kaldırıyor ve dağınık okul malzemelerini saklama kutularına koyuyor. Parlak floresan ışıkları kapatıp doğal ışığı kullanmak, tüm sınıf arkadaşlarının daha iyi odaklanmasına yardımcı oluyor. Bazen, bu müdahalelerin hiçbiri işe yaramazsa, duyusal odaya gidip kendini “Izzy tako” haline getirebilir, ergoterapistiyle beraber stres silindiri ile oynayabilir veya sakinleşmesine yardımcı olacak diğer başa çıkma yollarını deneyebilir. Bu işe yarar yöntemler sayesinde Izzy birinci sınıfın o kadar da kötü olmadığını farkeder.
Izzy Neden Kulaklarını Kapatıyor? (Why Does Izzy Cover Her Ears?: Dealing with Sensory Overload) duyu bütünleme bozukluğu olan bir çocuk için okulun ne kadar kafa karıştırıcı olabileceğini anlatıyor. İlk olarak, parlak ışıklar ve yüksek seslerden kaynaklanan aşırı duyusal yüklenme gibi Izzy’nin karşılaştığı ve diğer çocukların maruz kalmadığı engellere odaklanıyor. Kitap, bu engellerin Izzy’yi nasıl etkilediğini ve Izzy’nin bunlara nasıl tepki verdiğini anlatıyor. Ayrıca durumu öğretmeninin ya da bir arkadaşının değil, Izzy’nin gözünden anlatıyor. Bunun yanı sıra, eser, Izzy ‘nin bunaldığında kendisini rahatlatmak için uyguladığı yöntemlere ve öğrendiği baş etme becerilerine odaklanıyor . Izzy’nin “ huysuz bir çocuk” olmadığını, ancak vücudunun olaylara diğer çocuklardan farklı şekillerde tepki verdiğini öğrendiğinde hissettiği rahatlamayı dile getiriyor. Bu kitap, öğretmenlerin, ebeveynlerin ve diğer öğrencilerin duyu bütünleme bozukluğunu anlamaları için yararlı bir kaynak olabileceği gibi Izzy gibi çocuklarla çalışan yetişkinlerin duyu bütünleme bozukluğunu tanımalarına ve bu çocukları desteklemek için gereken adımları atmalarına yardımcı olabilir. Aynı zamanda bir öğretmenin ya da ebeveynin, sık görülen yaramazlıkların altında yatan bir neden olduğunu fark etmesine de vesile olabilir. Izzy gibi bir çocuğun sınıf arkadaşları, bu kitabı okuduktan sonra onun tepkilerini ve uygun müdahaleleri daha iyi kavrayabilirler. Duyu bütünleme bozukluğu olan bir çocuk, kitabı, belirli durumlarda nasıl veya ne hissettiğini açıklamak ve bağ kurabileceği bir karakter sağlamak için faydalı bulabilir. Kitap sayesinde çocuklar, bir terapistle çalışmanın ve okulda başarılı olmalarına yardımcı olacak başa çıkma yöntemlerini kullanmanın da gayet normal olduğunu görür. En önemlisi, ana karakterin bir kız olması suretiyle, eser, genç kızlarda genellikle duygular veya hormonlar bağlamında göz ardı edilen veya önemsenmeyen duyu bütünleme bozuklukları ve otizme dikkat çekmektedir (Ratto et al., 2018).
Jennifer Veenendall, Izzy gibi öğrencilerle çalışan, insan gelişimi alanında yüksek lisans derecesine sahip bir ergoterapisttir. Öğrenme yeteneğine sahip bütün öğrencilerle çalışmaktadır ancak duyu bütünleme bozukluğu olan öğrencilere karşı ayrı bir ilgi duymaktadır. Izzy Neden Kulaklarını Kapatıyor? (Why Does Izzy Cover Her Ears?: Dealing with Sensory Overload) 2009 yılında Foreword Yılın Kitabı (Foreword Book of the Year) ödülünü kazandı ve 2010 yılında Uluslararası Kitap Ödülü (International Book Award) finalisti oldu (AAPC Publishing, 2020).
Görme Çubuğu (The Seeing Stick) — Jane Yolden
Yıllar yıllar önce Çin’in Pekin şehrinde bir imparator yaşarmış, Hwei Min adında bir tanecik bir kız çocuğu varmış. Hwei Min istediği her şeye sahipmiş ama üzgünmüş. Çünkü doğuştan körmüş ve göremezmiş. Babası, Hwei Min’in görmesine yardımcı olmak için elinden gelen her şeyi yapmaya karar vermiş. Bu vazifeyi yerine getirebilecek herkese yüklü bir ödül teklif etmiş. Birçok doktor ve büyücü Hwei Min’e yardım etmeye çalışmış, ancak hiçbiri başarılı olamamış. Hwei Min umudunu kaybetmeye başlarken saraya yaşlı bir adam gelmiş. Hwei Min’e üzerine çok güzel resimler oyduğu “görme çubuğunu” göstermek istemiş. Yaşlı adam Hwei Min’e sopayı anlatırken, Hwei Min heyecanlanmış ve çubuktaki güzel yontmaları görmek için can atmış. Yaşlı adam çubuğu kullanarak görebileceğini söylemiş, fakat babası şüpheyle yaşlı adamı reddetmiş. Ancak yaşlı adam Hwei Min’in elini tutmuş ve ona parmaklarıyla üzerindeki oymaları nasıl takip edeceğini göstermiş. Hwei Min heyecanlanmış ve ellerini, muhafızların, ihtiyarın ve babasının yüzünde gezdirmeye başlamış. Parmaklarıyla oymaları takip ederken onları hayal edebildiğini fark etmiş. Meğer, görmek için gözlerine değil, parmaklarına ve hayal gücüne ihtiyacı varmış. Diğer görme engelli çocuklara gerçekten gözleri olmadan da “görmenin” mümkün olduğunu öğretmiş. Hwei Min, görmesine yardımcı olan bu yaşlı adama sonsuza dek minnettar kalmış.
Görme Çubuğu (The Seeing Stick), Hwei Min’in göremediği için üzülmesiyle başlıyor ve babasının onun bu üzüntüsünü gidermeye çalışmasını konu alıyor. Ancak kitap ilerledikçe Hwei Min’in parmak uçlarıyla “görmeye” başlamasıyla yaşadığı duygusal değişim anlatılıyor. Görme Çubuğu (The Seeing Stick), Hwei Min’in “düzeltilmeye” ihtiyacı olmadığı mesajını veriyor. Aslında sadece engelini benimseyebilmesi için doğru yardıma ve araçlara ihtiyacı vardı. Hatta yaşlı ve kör adamın ona öğrettiği bilgilerle diğer kör çocukların da parmaklarını kullanarak görmeyi öğrenmelerine yardımcı oluyor. Güzel çizimler; isimsiz yaşlı adam ve görme çubuğu ortaya çıkana kadar siyah, beyaz ve gri renklerle sunuluyor. Yaşlı adam hikâyeler anlattıkça ve Hwei Min parmak uçlarıyla görmeyi öğrendikçe, resimler yavaş yavaş renkleniyor. Jane Yolen’in Görme Çubuğu (The Seeing Stick) adlı kitabı edebiyat dünyasında büyük bir ilgiyle karşılandı. Christopher Madalyası (Christopher Medal) kazandı, 1977’de New York Halk Kütüphanesi’nin (New York Public Library) Yılın En İyi 100 Kitabı (Best Books of the Year) listesinde yer aldı ve 1978’de Uluslararası Okuma Derneği’nin Sınıf Seçkisi Kitabı (International Reading Association’s Clasrrom Choice Book) oldu. İlk baskısı 1977’de yapılan kitap 2009’da yeniden yayımlanmıştır (Yolen, 2019).
Kırmızı: Bir Pastel Boyanın Hikayesi — Michael Hall
Kırmızı, üzerindeki etikette yazan kırmızı sıfatını layıkıyla taşımak için çok çabalıyor. Öğretmenleri ondan bir çilek çizmesini ya da bir gruba katılarak kırmızı trafik lambası çizmesini istiyor. Veya onu portakal çizmesi için bir sarı ile eşleştiriyorlar. Ancak Kırmızı ne kadar uğraşırsa uğraşsın, her defasında mavi bir meyve ve mavi bir ışık çiziyor ya da yeşil bir portakal yapmak için sarıya katılıyor. Kırmızı tüm çabalarına rağmen, sadece maviye boyayabiliyor. Öğretmenleri onu keskinleştirerek, etiketini açarak ve daha fazla alıştırma yapmasını sağlayarak ona yardım etmeye çalışır. Ailesi kırmızıya boyayamadığı için hayal kırıklığına uğrar ama bunu belli etmemeye çalışırlar. Bazı öğretmenler Kırmızı’nın tembel olduğuna karar verir, çok zeki olmadığını düşünür ya da eninde sonunda öğreneceğini söyler. Bir gün Böğürtlen, Kırmızı’ nın yanına gider ve teknesi için büyük, mavi bir okyanus yapıp yapamayacağını sorar. O da bunun çok kolay olduğunu fark eder ve mavi olan her şeyi resmetmeye başlar! Öğretmenleri ve ailesi onun mavi çizme konusunda harika olduğunu keşfeder ve Kırmızı o günden sonra okulda çok başarılı olur.
Kırmızı: Bir Pastel Boyanın Hikayesi, engellilikle ilgili sıra dışı bir kitap seçimi gibi görünebilir, çünkü bu kitap genel olarak kendini kabullenme kavramını tanımlamakta ve belirli bir engelliliğe odaklanmamaktadır. Ancak, bir birinci sınıf dersinde gözlem yapan bir eğitimci dostumuz, Kırmızı’nın, engelli bir çocuğun sınıf arkadaşlarının, o çocuğun neden kendilerinden farklı davrandığını ya da farklı şeyler yaptığını anlamalarına yardımcı olmak için kullanıldığına dair özel bir deneyim yaşamıştır. Bu sınıftaki öğretmen, öğrenci Özel Eğitim Sınıfındayken (SPED) kitabı öğrencilere okudu. Kırmızı’nın hikayesini, genç öğrencilerine, üzerlerine konmuş olabilecek etiketlere rağmen herkesin güçlü yanları ve yetenekleri olduğunu vurgulamak üzere kullandı. Öğrenciler sırayla sınıf arkadaşlarının güçlü yönlerini dile getirdiler ve eğitimci dostum bu deneyimi “bugüne kadar bir sınıfta yaşadığım en verimli deneyimlerden biri” olarak tanımlıyor. Bu kitap, bir öğretmenin sözlerinin bir öğrenci üzerinde yaratabileceği etkiyi gözler önüne serdiğinden özellikle öğretmenler için önem taşıyor. Kırmızı sadece öğretmenlerini ve ailesini mutlu etmek için kırmızı rengini boyamak istiyordu ama öğretmenlerinin ve ailesinin ona yapıştırdığı tembel, yeteneksiz ve bozuk gibi etiketlerle cesareti daha da kırıldı. Bu kitap bize sınıfta olumlamaların eleştirilerden daha çok yer alması gerektiğini ve eleştirilerin ise yapıcı nitelik taşımasının önemini hatırlatıyor.
Michael Hall “Kırmızı: Bir Pastel Boyanın Hikâyesi ”ni kaleme alırken etiketi gerçek renginden farklı olan bir pastel boya ile ilgili ne tür kelime oyunları yapabileceğini düşünerek başladı. Bulduğu benzetmeler tanıdık geliyordu: “Yeterince keskin değil; Yeterince parlak değil; Daha çok çaba göstermesi gerekiyor.” Hall, çocukken kendisi hakkında da bu tür şeyler duyduğunu fark etti. Michael Hall bir disleksi hastası ve bu nedenle de Kırmızı: Bir Pastel Boyanın Hikayesi’ni kendi öyküsünün bir yansıması olarak yazdı. İyi niyetli ebeveynleri, okulda başarılı olmasına destek olma konusundaki kararlılıkları yüzünden Hall’ın durumunu çoğu zaman yanlış yollarla daha da kötüleştirmiş. Hall, “Birbirimize verdiğimiz zararın çoğunluğunun aslında kötülükten ziyade cehaletten kaynaklandığına inanıyorum” diyor. Ayrıca “her yaştan okurun Kırmızı’nın etiketinin ötesini göremeyen iyi niyetli arkadaşları ve ailesinin maskaralıklarından keyif almasını’’ umuyor. ‘‘Kitabın insanları dış görünüşlerine göre yargılamak gibi konular hakkında sınıf içi tartışmaları teşvik edeceğini umuyorum. Kırmızı’nın, çocukların nasıl istenmeden yanlış etiketlendiği, çocukların başarısızlıklarından ziyade başarılarına göre değerlendirilmeleri ve kişinin dünyadaki yerini bulmasının mutlak sevinci hakkında düşünmeye teşvik edeceğini temenni ediyorum.” (2015).
Ahtapotu Kırmızıya Boyayacağız (We’ll Paint the Octopus Red)
— Stephanie Stuve – Bodeen
Emma’nın ailesinin heyecan verici haberleri vardır. O bir abla olacaktır! Emma bu duruma nasıl tepki vereceğinden emin olamasa da babasıyla birlikte bebek doğduktan sonra onunla yapabileceği eğlenceli şeyler hakkında düşünüp durmaya başlar. Emma yeni kardeşiyle birlikte büyükbabasının ineklerini beslemek, bir ahtapotu boyamak, Wendy Teyze’yi görmek için uçağa binmek ve Afrika safarisine gitmek ister! Bu beyin fırtınası biter bitmez, bir kardeşi olacağı için çok sevinir. Bir sabah babası haberi vermek için onu uyandırır! Artık bir erkek kardeşi vardır. Ancak kardeşi Isaac, Down sendromlu olarak doğmuştur. Emma, Isaac’in, hayalini kurduğu tüm eğlenceli şeyleri yapamayacağından endişelenmektedir. Ailesiyle konuştukça Emma, Isaac’in Emma’nın hayalini kurduğu her şeyi yapabileceğini fark eder, sadece biraz daha yardım ve bolca sevgi ile. Sonunda Isaac ile tanıştığında, onunla yapmayı planladığı her şeyi ona anlatır. Ona sabırla ahtapotu boyamayı öğrenmesine yardım edeceğini ve ahtapotu kırmızıya boyayacaklarını söyler.
Ahtapotu Kırmızıya Boyayacağız (We’ll Paint the Octopus Red), çocukların ağabey ya da abla olacaklarını öğrendiklerinde hissedebilecekleri birkaç farklı duyguyu ele alıyor. İlk olarak kitap, Emma’nın bir kardeşi olacağını öğrendiğinde hissettiği karışık duygulara odaklanıyor. Başta kıskançlık hissediyor çünkü anne ve babasını yeni bebekle paylaşmak istemiyor. Sonra bebek büyüdükçe yapacağı tüm eğlenceli şeyler için heyecanlanıyor! Daha sonra kitap, babası bebeğin Down sendromlu olduğunu söylediğinde, Emma’nın hissettiği belirsizliğe odaklanıyor. Emma, Isaac’in, yapmayı planladığı onca şeyi yapamayacağından endişeleniyor. Ardından, Isaac’in tüm bunları yapabileceğini, ancak biraz daha zamana veya yardıma ihtiyacı olabileceğini öğrendiğinde rahatlıyor. Son olarak, Emma nihayet küçük kardeşiyle tanıştığında ona karşı büyük bir sevgi duyuyor. Bu kitabın mesajı büyük bir önem taşımaktadır çünkü Down sendromlu çocukların da diğer çocuklarla aynı olduğunu vurgulamaktadır. Kitap sayesinde onların sadece biraz daha fazla yardıma ihtiyaç duyabileceklerini, ancak tıpkı Down sendromu olmayan çocuklar gibi hayatı dolu dolu yaşayabileceklerini anlıyoruz.
Sonuç
Bu kitaplar, doğru bir şekilde tasvir edilmiş, belirli engelleri farklı bakış açılarından göstererek anlatmaktadır. En önemlisi, Moses Konsere Gidiyor (Moses Goes to a Concert) ve Izzy Neden Kulaklarını Kapatıyor? (Why Does Izzy Cover Her Ears?) kitaplarının her ikisi de engelli çocukların bakış açısından anlatılıyor. Kırmızı, Görme Çubuğu (The Seeing Stick) ve Ahtapotu Kırmızıya Boyayacağız (We’ll Paint the Octopus Red) ise dışarıdan bakan bir gözle anlatılmaktadır, ancak burada acıma duygusu değil, yeni kazanılmış farklı bir anlayış söz konusudur. Bu kitaplar, engelli çocukları, normal yaşam tarzları olan ve içinde bulundukları durumla ilgili çeşitli duygular hisseden gerçek hayattaki çocuklar olarak betimler; her iki husus da bu kitapları okuyan çocuklar için ilişkilendirilebilir niteliktedir. Engelli olmayan çocukların bu kitaplara erişerek empati ve anlayış kazanması önemli olduğu gibi, engelli çocuklar da okudukları kitaplarda kendilerini temsil edilmiş olarak görmelidir (Leary, 2016). Bu kitapların da gösterdiği gibi, engellilik üzerine edebiyat; destek, farkındalık ve engelli karakterlerin yaşadığı çeşitli yaşam tarzlarını takdir etme konusunda ilham verebilmelidir.
Kaynakça
Crow, L. (1990). Disability in children’s literature. http://www.roaring girl.com/work/disability-in childrens-literature .
Golos, D. B., & Moses, A. M. (2013, November 27). Rethinking the portrayal of deaf characters in children’s picture books. Frontiers in psychology.
http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3841716/.
Hall, M. (2015). Kırmızı: Bir Pastel Boyanın Hikayesi, Türkçeye çeviren: Gamze Kabadayı, Kelime Yayınları, 2024
http://www.michaelhallstudio.com/books/bk_red.html.
Leary, A. (2018, February 20). Why The Publishing Industry Can’t Get Disability Right. Medium.
https://medium.com/the-establishment/why-the-publishing-industry-cant-get-disability
right-938de48adac3 .
Ratto, A. B., Kenworthy, L., Yerys, B. E., Bascom, J., Wieckowski, A. T., White, S. W, Wallace, G. L., Pugliese, C., Schultz, R. T., Ollendick, T. H., Scarpa, A., Seese, S., Register-Brown, K., Martin, A., & Anthony, L. G. (2018). What about the girls? Sex-based differences in autistic traits and adaptive skills. Journal of Autism & Developmental Disorders, 48(5), 1698–1711.
Veenendall, J. (2020). Why does Izzy cover her ears? AAPC Publishing.
http://www.aapcautismbooks.com/products/why-does-izzy-cover-her
ears?variant=23029056143408.
Yolen, J. (2019, July 10). The seeing stick. Jane Yolen. http://www.janeyolen.com/the-seeing-stick/.
Yazar Biyografisi
Hannah Schoonover Kansas Eyalet Üniversitesi’nde üçüncü sınıf öğrencisi. Özel Eğitim ağırlıklı İlköğretim Eğitimi okuyor. Ayrıca ESL’de bir sertifika almak için çalışıyor. Hannah, Kansas Eyalet Üniversitesi’nde Onur Programı’nı tamamlıyor ve bir eğitim onur topluluğu olan Kappa Delta Pi’nin Iota Xi bölümünün başkan yardımcılığını yapıyor. Geçtiğimiz yıl boyunca Hannah, Manhattan Boys and Girls Club’da 1-6. sınıflardaki uzaktan eğitim gören öğrencilerle çalışarak değerli bir sınıf deneyimi kazanmıştır. Hannah ile hschoonover@ksu.edu adresinden iletişime geçilebilir.
İngilizceden Türkçeye Çeviren: Miray Gültekin
Çeviri Editörü: Ezginaz Emirkadı
Kaynak Metin: (Çevrimiçi) Schoonover, H. (2021). Disability Represented in Children’s Literature. https://journals.wichita.edu/index.php/ke/article/view/322
Anahtar Sözcükler
engellilik, duyarlılık, farkındalık, çocuk edebiyatı, temsil, yaşam tarzı
1 ÇN: Bu kitap Türkçeye çevrilmemiştir. Çeviride geçen Türkçe başlık, metnin bağlamına uygun olarak çevirmen tarafından yapılmıştır.
2 ÇN: Bu kitap Türkçeye çevrilmemiştir. Çeviride geçen Türkçe başlık, metnin bağlamına uygun olarak çevirmen tarafından yapılmıştır.
3 ÇN: Bu kitap Türkçeye çevrilmemiştir. Çeviride geçen Türkçe başlık, metnin bağlamına uygun olarak çevirmen tarafından yapılmıştır.
4 ÇN: Michael Hill, Kırmızı: Bir Pastel Boyanın Hikayesi, Türkçeye çeviren: Gamze Kabadayı, Kelime Yayınları, 2024
5 ÇN: Bu kitap Türkçeye çevrilmemiştir. Çeviride geçen Türkçe başlık, metnin bağlamına uygun olarak çevirmen tarafından yapılmıştır.