Değerli Okurumuz,
Ekip arkadaşımız, meslektaşımız, arkadaşımız Ali Ölmez’i yaşadığımız elim deprem felaketinde kaybetmenin derin üzüntüsü içerisindeyiz. 6 Şubat 2023 tarihinde on şehrimizde büyük yıkıma neden olan ve arkasında hepimizde derin acılar bırakan bir deprem felaketi yaşadık. Resmi kaynaklara göre aynı gün içinde 9 saat arayla yaşanan 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki 2 depremde on binlerce insanımız maalesef hayatını kaybetti. Tüm medeniyetleri için geçmişten bugüne çok önemli bir yere sahip olan Hatay da bu yıkıcı deprem felaketinden en çok etkilenen şehirlerimizden biri oldu. Farklı kültürlerden, etnik kökenlerden ve dinlerden insanların iç içe ve kardeşçe huzur içinde yaşadığı kadim kentimiz Hatay’da çok sayıda yurttaşımızı kaybettik. Hayatını kaybedenler arasında meslektaşlarımızın da olduğunu büyük bir üzüntüyle öğrendik.
Bu isimlerden biri de Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Yabancı Diller ve Kültürler Bölümü Başkanı ve Uygulamalı İngilizce Çevirmenlik programında öğretim görevlisi olarak çalışan kıymetli ekip arkadaşımız çevirmen ve akademisyen Ali Ölmez’di. 1988 yılında Hatay’ın İskenderun ilçesinde doğan Ölmez, ilk ve orta öğrenimi aynı şehirde tamamladıktan sonra 2010 yılında Marmara Üniversitesi Mütercim ve Tercümanlık Bölümü’nden mezun olmuş ve sonrasında 2011-2013 yılları arasında İstanbul Gedik Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalışma hayatına başlamıştır. 2014 yılında Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Yabancı Diller ve Kültürler Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başlayan Ali Ölmez, bu süre zarfında Erasmus Koordinatörlüğü, Bölüm Başkanlığı gibi idari görevler de üstlenmiştir. 2017 yılında Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çeviribilim Bölümü’nde yüksek lisans eğitimine başlayan Ölmez, 2020 yılında “Akademik Çeviri Öğretiminde Çeviri Edinci Temelli Örnek Bir Analitik Dereceli Puanlama Anahtarı” başlıklı tez çalışmasıyla yüksek lisansını başarılı bir şekilde tamamlamıştır. Çeviri edinci, çeviri öğretimi gibi alanlarda akademik çalışmalar yapan Ali Ölmez, çalıştığı üniversitede “Introduction to Translation”, “Translation of Social Sciences Texts”, “Translation of Trade and Finance Texts” gibi dersler vermiştir.
Uygulamalı İngilizce Çevirmenlik Programında verdiği derslerin ve çevirmenlik deneyiminin yanı sıra akademik çalışmalarına da bu alanlarda yoğunlaşan Ali Ölmez, 2020 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Çeviribilim Anabilim Dalı Doktora Programına kaydolmuş ve doktora derslerini başarılı bir şekilde tamamlayarak tez dönemine geçmişti. Çalışkan ve üretken kimliği ile öne çıkan Ali Ölmez, “Kur’an-ı Kerim Çevirilerinde Yer Alan Yanmetinlerin Alımlama Estetiği Açısından Değerlendirilmesi” başlıklı tez çalışmasını yürütmekteydi. Ne acıdır ki hayatını öğrencilerine ve çalışmalarına adayan genç meslektaşımızı bu çalışmasını tamamlayamadan deprem felaketinde kaybetmiş olmanın tarifsiz acısını yaşıyoruz. Başta kederli ailesine, çok değer verdiği öğrencilerine, meslektaşlarına ve siz değerli okurlarımıza başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.
Sözelti ailesi olarak sekizinci sayımızı ekip arkadaşımız Ali Ölmez’e ithaf ederek hepimizde bıraktığı güzel hatıraları bir nebze de olsa bu sayımızda yaşatmak istedik. Bu amaçla dergimizim bir bölümünde Ali Ölmez’in ailesinden, hocalarından, meslektaşlarından, arkadaşlarından ve öğrencilerinden Ali Ölmez için kaleme aldıkları metinlere yer vermeye karar verdik. Ali Ölmez, nezaketi, çalışkanlığı ile daima sevgi dolu bir insan olarak hatırlanacaktır. Kendisini özleyeceğiz…
Fatih İKİZ
Sözelti Yayın Kurulu Üyesi
————————————————————————————-
AİLESİNDEN
Oğlum, Habibim…
Seni mutsuz görmek içimi yakardı. İçine kapanışların, sessizliğin canımı acıtırdı. Seni yeğenlerinle görmek beni en çok mutlu ederdi. Çünkü en çok onlarla mutlu olurdun. Gülerdin, eğlenirdin, şakalar yapardın, güldürürdün. En büyük hayalim seni evlendirmek, çocuklarını görmekti. Tatile geldiğinde Nilayla, Habibim Nedimle güzel sohbetlerin nasıl güzeldi. Bizi Niğde’de gezdirişlerin hele ki son gelişimiz asla aklımdan çıkmıyor. Arabanla bizi gezdirmen o kadar hoşuma gitmişti ki. Çok istemiştim araba kullanmanı, küçükken heves etmemiştin. Şoförlük sana çok yakışmıştı. Bizi arabanla gezdirirkenki mutluluğun, neşen… Nasıl unutabilirim. 6 Şubat sabahı bir felakete uyandık. Sen ve abin, canımın iki parçası koptu. Eksik kaldım. Alt üst oldum. Enkazdan çıktım, yaralarım iyileşti ama yüreğim enkazda kaldı, kalbim acıyor, iyileşmiyor. Bu acı dinmez. Bu yaranın izi geçmez.
Baban
—————————————————————————————————-
Canım oğlum,
Deprem anında anne diye bağırışın hala kulaklarımdan gitmiyor. Çok özür dilerim yetişemedim sana.
Sen gittin oğlum
Toprak ben oldum
Sen düştün toprağıma
Yanan ben oldum
Hiçbir zaman silinmeyecek hayalin
Gözlerimden
İsmin bir an bile düşmedi ki dilimden
Sen gittin oğlum
Beni bırakıp gittin
Yaşarken ölen ben oldum
Bilmezler bu acıyı bilemezler
Seninle dolu anılarımızı silemezler
Ben seninle verdim her şeyimi toprağa
Toprak oldum
Geldim seni sarmaya
Bakmasın kimse nefes aldığıma
Seni toprağa koyduğumda öldüm ben de oğlum
Canımın canısın akan kanımda
Ne olurdu da olsaydın yanımda
Alsın bir an önce canımı geleyim yanına
Sen gitmeseydin de
Canımı verseydim ben sana
Bir an bile çıkmıyorsun aklımdan
İşte bak geçiyor günler ardı ardına.
Kavuşacağız biliyorum eninde sonunda
Her gün dua ediyorum ben sana
Dilimde ismin kalacak daima.
Seni çok sevdim
Hep seveceğim sonsuza kadar
Buluşmak, kavuşmak dileğiyle Ali’m.
Annen
——————————————————————————————————–
Ali’m, canım, abim, yol arkadaşım…
Nerden başlanır böyle bir yazıya hiç bilemiyorum. Daha önce hiç öyle bir yazı yazma gereğinde bulunmamıştım; çünkü hep yanımdaydın, hep yakınımdaydın… Küçükken birlikte izlediğimiz Pokemon, birlikte biriktirdiğimiz cipslerden çıkan tasolar, birlikte biriktirdiğimiz gazete kuponları, eskiden internet yokken aklımıza takılan her şeyi yine gazete kuponlarıyla aldığımız Meydan Larousse ansiklopedilerinden araştırmamız, seninle sürekli kütüphanelere gitmemiz, biriktirip eski evimizin upuzun koridorunda oynadığımız bilyeler, koleksiyon yaptığımız düğün davetiyeleri, yıllar yıllar sonra yani biz büyüyünce adının aslında Mangala olduğunu ögrendiğimiz hatta eskiyi yad etmek için bizim çocuklara aldığın o oyunu, bizim küçükken altın kutularına halamların bahçesindeki ağaçtan çıkan küçük yeşil taneleri koyarak oynamamız ve adını aramızda ‘höz’ koymamız, kuzenlerle yaptığımız iskambilde ihale savaşları, seninle birlikte oynadığımız bilgisayar oyunları, seni zorla çıkardığım sahildeki sohbetli yürüyüşlerimiz, İstanbul’a ilk gidişimde İstanbul’u seninle gezmem, İstanbul’u köşe bucak yürüyerek seninle birlikte keşfetmek… Bunlar ve daha fazlası hep bize dair. Canım abim, sen sadece abim değildin aynı zamanda yol arkadaşımdın. Senin ve Zülal’in sayesinde doktor oldum, her anlamda maddi manevi hep destekçim oldun. Hayallerime geç de olsa kavuşmama vesile oldun. Şimdi her gün onlarca hastaya şifa dağıtıyorum belki ama sana yetişemedim ya içimi yakıyor, içimi sızlatıyor bu durum. Ah o gece, felaket olan o gece. Daha o günün gündüzü birlikte ameliyat pansumanını yapmıştık, akşam yemeği için alışveriş yapmıştık beraber. Akşam anne bize uzun zamandır istediğimiz yemeği yapmıştı. Akşam da oturma odasında ben, sen, anne ve baba oturup sohbet etmiştik, televizyon izlemiştik. Sonra anneyle baba yattıktan sonra senle gece saat 3’e kadar oturup kahve içip, sohbet etmiştik. Nerden bilebilirdim ki son sohbetimiz olacağını. Bilseydim daha neler konuşurdum seninle, neler neler anlatırdım sana. Susmana hiç izin vermezdim, daha dikkatli dinlerdim seni. Daha çok bakardım sana, daha çok içime işletirdim sesimi. Ah canım ah abim… Bilseydim, uykum geldi yatalım mı artık dediğinde götürür müydüm seni odana, yatırır mıydım seni hiç yatağına. Açar mıydım yatağını. Kendi ellerimle yatırır mıydım seni yatağına; örter mıydım hiç üstünü battaniyeyle… Ah abim ah canım… O gece hiç istemediğimiz bir sabaha uyandık. Sensiz olan bir hayat… kendimi yol arkadaşımı kaybedip her an yolumu şaşıracakmışım gibi hissediyorum. En ufak bir şeyde elim telefona gidiyor, seni arıyım da senle paylaşayım diye. Gördüğüm şeyleri senle paylaşmayı, senin tezindeki gelişmeleri takip etmeyi çok özledim. Seninle daha çok şey yapacaktık. Yani her zamanki gibi ben planlıyordum ve bir şekilde seni de ikna edecektim 🙂 Yurt dışına gidecektik seninle mesela , aklıma o kadar koymuştum ki bu yıl. Canım abim, hayat devam ediyor, edecek ama hiçbir şey senle olduğu gibi tat vermeyecek. Kafamın içinde yankılanıyor hep sesin. Yağmura söylediğin İngilizce şarkılar. Geçen çemberimde gül oya şarkısının bir coverini duydum mesela. Ah canım abim ne kadar beğenirdi bunu diye geçirdim içimden. İçimde kocaman bir boşluk, bir sızı olarak kalacak hep. İnce bir sızı… Canım abim, dokunduğun her yere ışıklar saçtın, dokunduğun her yerde çiçekler açtırdın. Saçtığın ışıklar yolumuzu aydınlatacak ve sonsuza dek yüreğimizde yeşerecek çiçeklerin. seni çok seviyorum. Abim, can’ım, yol arkadaşım. Huzurla uyu lütfen, yolumuz tekrar kesişinceye dek…
Nilay
——————————————————————————————————
Uncle Ali,
Neredesin? Anneme sordum. Çok uzağa gitti dedi. Geri gelmeyeceğini söylüyorlar. Neden gelmiyorsun? Ben seni çok özledim. Annemle hep seni konuşuyoruz. İngilizcemi test etmek için bana talimatlar vermeni, jengalarından kule yapmayı, başına havlu koyup beni güldürmeni, bebeklerimi sallamam için yaptığın salıncakları, kırmamdan korkmayıp oynamama izin verdiğin o özenle sakladığın öğrencilerinle boyadığın yumurtaları… Son nefesini verdiğin o yatakta yatmak için “Uncle Ali’s bed” diye bağıra bağıra kopardığım kıyametleri bir de… Annem bunları unutmamamı tembihliyor. Henüz 3 yaşındayım, unutabilirmişim. Ben unutacağımı düşünmüyorum çünkü seni oyunlarıma katıyorum. Dün mesela oyunumda pretend Uncle Ali kütüphanesi yaptım. Gerçeği de varmış, annem beni oraya götürecekmiş. Bebeklerimin başına havlu koyup gülüyorum. Salıncak da yapıyorum onlara. Artık tek başıma mı yapacağım? Senin gibi yapamıyorum ki… Nereye gittiğini, neden dönmediğini anlayamıyorum. İnşallah güzel bir yerdir. Annem senin bir melek olduğunu söylüyor. İnşallah orada bir sürü melek arkadaşın vardır. Seni seviyorum…
Yağmur Bebek
——————————————————————————————————
Canım dayım, biz seni çok seviyoruz. Senin de bizi sevdiğini biliyoruz. Seninle çok güzel zamanlar geçirdik. Birlikte oyun oynadık. Seni her gördüğümüzde çok mutlu olurduk. Bize çok iyi bakardın. Çok iyi bir insandın. Niğde’de seninle gezmek çok eğlenceliydi. Keşke gitmeseydin. Seni çok özlüyoruz. Keşke hala yanımızda olsaydın.
Kemal
——————————————————————————————————
Canım dayım, sen herkesi çok seviyordun. Hepimizle hep iyi dost olurdun. Biz hep seninle gittik, seninle gezdik. Sen bize yani yeğenlerine bilgisayarını verirdin. Öğrencilerinle boyadığın yumurtaları gösterirdin. Büyükle büyük, küçükle küçük olurdun. Herkese yardım ederdin. Niğde’den geldiğini duyduğumuzda size gelmek için sabırsızlanırdım. Bize çok güzel bir dayı oldun. Bunun için çok teşekkür ederim.
6 Şubat’ta ne güzel hepimiz okula gidecektik ama 4’ü 17 geçe hepimizin aklı yerinden oynadı. Biz ve teyzelerim çok telaşlandık. Yusuf dede için, Bahar nene için, Nilay teyze için, Nedim dayı için, Zeynep yenge için, Hamit için, Yusuf için ve SENİN için. O gün herkes el ele verdi ve sizi enkazdan çıkarmaya çalıştılar. Seni ve Nedim dayıyı maalesef ki kurtaramadık. Bizi affedin. İnşallah şu anda olduğunuz yerde mutlusunuzdur. Nurlar içinde yatın.
Sen her zaman bizim ALİŞ dayımız kalacaksın…
Zeynep
————————————————————————————————-
Bir şey yazmak gerçekten çok zor. Şu an geriye dönüp bir bakınca seninle ilgili eksiksiz hatırladığım en eski anım Niğde’den tatil için döndüğün seferlerden birinde elinde iki poşet abur cubur ve 2 tane küçük yaş pastayla gelişin olur herhalde ve hâlâ hatırlıyorum ki pastalardan biri çikolatalı biri de çilekliydi. Tabi ki benim için en unutulmaz şey daha önce bir yerde profil fotoğrafındaki Pinokyo’yu beğendiğimi söylediğim için o gün bana hediye olarak getirdiğin Pinokyo’dur. Gerçekten çok sevinmiştim ve o Pinokyo’ya gözüm gibi bakmıştım. Ben kukla oynatamadığım için onu kapıya dekor olarak asmıştım. Belki şu an sen yanımda değilsin ama bana hediye ettiğin Pinokyo hala evimde duruyor ve hep orda duracak. Seni gerçekten çok özleyeceğim özellikle de arada mutlak sıfıra yaklaşan o soğuk esprilerini 🙂 Dayı sen hayatımda tanıdığım en temiz kalpli ve iyi niyetli insanlardan birisin. Eğer sonraki hayat gerçekten varsa umarım orda çok mutlu olursun. Çünkü sen kesinlikle bunu hak ediyorsun.
Salih
——————————————————————————-
Dayı, bu satırları senin için yazıyorum. Aramızda yaş farkı olsa da abim gibiydin. İlgilenirdin, endişelenirdin benim için. Seninle beraber coğrafya testleri çözerdik. Bize her geldiğinde, “Sıla coğrafya testi getir çözelim.” derdin. Hatta seni son gördüğümde yanımda coğrafya testi vardı ve biz yine beraber test çözmüştük. Asla unutmadığım Niğde turumuz var bir de. Herkes uyuyordu ama beni uyku tutmamıştı. Gece olmasına rağmen birlikte Niğde’nin sokaklarını gezmiştik. O zamanlar küçük olduğum için bir dondurma bile beni mutlu ederken sen bana iki tane almıştın. Her yer açıktı. Niğde tam bir gece şehriydi . Mağazaları gezmiştik beraber dayı. Keşke burada yanımızda olsaydın yine seninle Niğde’yi gezseydim. Ailemiz için kurduğun “Neşeli Aile” grubu artık neşeli değil, ailemizden iki kişi eksilmişken neşeli olamayız dayı. Seni çok seviyorum ve çok özledim. Mekânın cennet olsun dayı.
Sıla
——————————————————————————-
Dayım yaptığı espriler ile beni hep güldürürdü. Dayımla beraber hep oyunlar oynardık. Dayımı çok özledim. Ali dayı seni çok seviyorum.
Yusuf AĞLAMIŞ
———————————————————————-
Canım kardeşim Alişim. Güler yüzlü, iyi kalpli, merhametli, candan öte kardeşim. Böyle olmamalıydı. Daha yaşın küçük. Daha umutların, hedeflerin vardı. Seni çok seviyorum. Bil ki bir yerlerde özleniyorsun.
Emine
——————————————————————-
Canım kardeşim, küçüğüm. Sana küçüğüm diyorum. Çünkü sen bizim gözümüzde hiç büyümedin ki. Sen dünyada tanıdığım en iyi insansın. İyi ki bu dünyada benim kardeşim, çocuklarımın dayıları oldun. Çocuklarımın dayıları değil abileri oldun. Biliyor musun NEŞELİ AİLE diye bir whatsapp grubumuz vardı. O gruba neşe katan, güldüren hep sen olurdun. Ama o grubun sensiz hiçbir neşesi kalmadı. Seni o kadar özlüyoruz ki, bizi bıraktığına inanmıyoruz. İnanamıyoruz. Sanki her an bir yerden çıkıp gelecekmişsin gibi. Melek yüzlüm seni çok seviyoruz. Her zaman KALBİMİZDESİN… ALİM..
Emire
———————————————————————————————
Dayıcım sana son bir kez mesaj yazıyorum. Biliyorum genelde hep sen bana yazardın ama bu kez belki de son defa ben yazıyorum. Bu hayatta beni mutlu eden nadir kişilerden biriydin. Ne zaman bir sıkıntım bir derdim olsa fark etmeksizin seni arıyordum, sen bana en iyi şekilde yardımcı oluyordun. Ne zaman Niğde’ye gelsem bize en iyi şekilde bakıyordun. Dedemin evinde kaldığında Ali böyle böyle yapalım şu oyunu oynayalım derdin. Sanki benim dayım değil de daha çok abim gibiydin. Seni çok ama çok seviyordum. Bize geldiğinde bir yerden bir kitap bulup Ali gel bu derse çalışalım derdin. Seni tanıdığımdan beri hiç kimseyi kıracak bir şey ya da söz söylemedin. Hep iyi kalpli birisiydin. Seni sevmeyen insan yoktu; herkes tarafından seviliyordun. İnşallah öbür tarafta mutlu olursun. İyi ki benim dayım oldun. İyi ki seni tanımışım. Seni hiçbir zaman unutmayacağız. Hep hatırlayacağız. Belki söylenecek daha birçok söz var; birçok anımız var. Yapacağımız çok şey vardı senle ama kader buraya kadarmış. Her şey için teşekkürler dayıcım. Seni Çok Ama Çok Seviyorum. Her Zaman Kalbimde Yaşayacaksın…
Ali ŞANLI
———————————————————————————
Bu dünyada olmadığına inanmadığım canımın parçası için yazı yazmak çok zor geliyor bana.
Soyadın gibi ölümsüz olan kardeşim; şimdiden seninle sohbet etmeyi çok özledim. Bana abla demeni, yeğenlerini sormanı, geleceğin hakkında konuşmayı çok çok özledim. Şimdi yanımda olsan saatlerce sohbet edebilirdim seninle. Yanında olmak beni hep rahatlatırdı. İnsanı mutlu eden bir yanın vardı.
Sen bizi asla üzmek istemezdin. İstemeden darmaduman ettin bizi. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Kıyamet koptu yüreğimizde.
Sınıfa girmekte, ders anlatmakta zorluk çekiyorum. Şimdi kardeşim de ders anlatıyor olacaktı diyorum kendime. Gözyaşlarıma hâkim olamıyorum. Gözyaşlarımdan okyanus olsa yine de az olur senin için.
Canım… kardeşim… küçüğüm… seni çok seviyorum.
Yonca
—————————————————————————-
Canım Dayıcığım,
Çevremizdeki insanlar bizim için, inşallah büyüyünce dayılarına benzerler, derlerdi. Seni örnek almamızı istemeleri bizi gururlandırırdı. Biz de senin gibi çalışkan ve dürüst olmak için çok çalışacağız. Son gelişinde anneme, çocukları bize yolla onları özledim, demiştin. Bizimle çocuk olup neşelendirirdin bizi. Şimdi biz bir ömür boyu seni özleyeceğiz. Hep bir yanımız eksik kalacak. Seni çok seviyoruz.
Yusuf&Ali Sabahoğlu
—————————————————————————-
Ben ailemin en küçük çocuğuydum. Benden küçük kardeşim yoku. Ölmez ailesi ile tanışınca Ali’yi gerçekten kardeşim gibi sevdim. Ancak kardeşim olsa bu kadar sevebilirdim. Hayatında asla yalan söylemeyen, herkese maddi-manevi destekte bulunmaya çalışan bir insandı. İyi bir insan olarak hep gönlümde kalacaksın. Melekler yoldaşın olsun.
İbrahim SABAHOĞLU
—————————————————————————-
Canım, Meleğim, Dünyam
Alicim seni çoook ama çoook özlüyorum. Bizi, alieni, sevdiklerini istemeyerek de olsa bırakıp gitmeni kabullenemiyorum ve inanmıyorum. Ali’m ve Nedim’im herkes sizin için çok acı çekiyor. Canımız çok yanıyor. Hep bir yanımız eksik kalacak. Bu hayat sizsiz nasıl olacak bilmiyorum.
Kalbim… kalbim çok acıyor. Güneşimiz, ışığımız, ay yüzlüm neredesin. Gururumuzdun hep. ‘Ben yalan söyleyemem’ cümlen hep beynimde kalacak. Iyilik ve doğruluk denilince akla ilk sen gelirsin. Herkesin yardımına koşan biriydin. Kimseyi kırmazdın. Ama bizi sensiz bırakarak en büyük acıyı verdin…
Ali’m, Alişim, Ali dayımız…
Semire
—————————————————————————-
Canım dayım, seninle geçirdiğimiz günler aklımdan çıkmıyor. Niğde’de sokaklarda gezip eğlendiğimiz, birlikte yaptığımız geziler yolculuklar her şeyin ayrı bir anısı var. Senle olduğum her zaman çok değerliydi benim için. Seni çook özlüyorum. Canım dayım mekânın cennet olsun.
Nasrettin
—————————————————————————-
Canım dayım seni çook çoookkk seviyorum. İyi ki benim dayımsın. Bana öğrettiğin İngilizce kelimeler için çookk çookk teşekkür ederim. Seni çook çookk seviyorum. Hiçbir zaman seni unutmayacağım. Annemin meleği; Ali dayı…
Defne
—————————————————————————-
Dayıcığım geçirdiğimiz zamanları hatırlıyorum da ne kadarda eğlenceliydi. Seninle oynadığımız oyunlar aklıma geliyor. Küçük büyük hepimizle anlaşırdın. Niğde’de geçirdiğimiz zamanları hatırlıyorum. Bizi hep güldürürdün. Ne zaman İngilizceyle alakalı bir şey olsa hep seni arardım. Seni çok özleyeceğim dayıcığım.
Yusuf KARALİ
—————————————————————————-
Yazıp yazıp siliyorum nereden başlasam bilemedim. En yakın arkadaşımı kaybetmiş gibi hissediyorum. Başıma ne gelirse gelsin telefona sarılıp ilk seni arardım ya da sen hissedip beni arardın. Beraber yaşadığımız olaylar aklıma geldikçe seni daha çok özlüyorum dayı. Ben üniversiteye başladığım zaman sende doktoraya başlamıştın. İlk dönem online diye senin yanına gelmiştim. Neredeyse ilk dönemi beraber okumuştuk. Hatta sen her zaman benden önce mezun olacağını söylerdin. Keşke bu olaylar olmasaydı da sen benden önce mezun olsaydın. Şimdi o kadar derin bir yara açtın ki bende… Her ne yaparsam yapayım seni hatırlıyor ve özlüyorum. O kadar zaman geçirmişiz ki hangisini anlatsam bilemiyorum. Senin yanında kaldığım zaman doğum gününde pasta almıştık pasta kestaneli çıkmıştı ve tadı mükemmeldi çok mutlu olmuştun o gün. Hayat devam ettikçe ne yaşarsam benzeri bir olayı seninle yaşamış veya konuşmuşuz. Sen gerçekten hayatımda iz bırakan nadir kişilerden olacaksın dayı. Ama şundan eminim nerede olursan ol mutlu olmayı bilen birisin sen şuanda mutlu olduğunu ve bize oradan gülümsediğini biliyorum…
Sedat
—————————————————————————-
İyi yürekli insan Ali; sen ne güzel bir insandın, sözler yetersiz kalır. Büyükle büyük küçükle küçük olurdun. Nedim’in en büyük destekçisi oldun. Abine abilik yaptın. Kardeş değil abisi gibi destekçisi oldun. Yine onu yalnız bırakmadın. Yeğenlerine hem amca hem oyun arkadaşı oldun. Benim de kardeşim hem de sohbet arkadaşım oldun. Hiçbir zaman kimseyi geri çevirmezdin. Esprilerinle bizi hep güldürdün. Seni hep iyi yüreğinle, esprilerinle, sohbetlerinle hatırlayacağız. Seni hiç unutmayacağız. Nurlar içinde uyu…
Zeynep&Hamit&Yusuf
—————————————————————————-
Kuzenim Ali benden bir yaş büyüktü. Hem halamın oğlu hem de dayımın oğlu olur. Fakat biz bazen kardeş, bazen dost, bazen arkadaş, bazen kuzen oluyorduk. Beraber büyüdük köyde. Lise yıllarına kadar çok anılar biriktirdik. Ali geleneksel şeyleri çok severdi. Bir arada toplanıp bir şeyler yapmak çok hoşuna giderdi. Ali’yi bildim bileli çalışkan biriydi. Başarılı örnek gösterilen bir çocuktu. Lise yıllarda köyden İskenderun merkeze taşındılar, bizi bırakacağı gerçeğinden habersiz. Üniversite yılları tabi uzaklaştık mesafe olarak ama yakınlığımız hiçbir zaman değişmedi. Her aramamız uzun uzun konuşmalarla geçerdi. Dakikalarımız bitiyor der son bir dakikayı bitene kadar konuşup kapatırdık. Ali ile anılarımızı sayfalarca yazabilirim. Aklımdan hiçbir zaman anılar silinmeyecek. Anılar geldiğinde aklıma gülümseyip seni hatırlayacağım. Benim üniversite okumamda başrollerden biriydi. Hiç kimseye karşı içinde kötü hisler beslemez. Kimseyi incitmez, dürüst kendi halindeydi. Atatürk sevgisi tarif edilemezdi. Ali’nin üniversiteler bölümler konusunda analizleri beni şaşırtırdı. Çünkü bu konularda araştırır, saatlerce sohbet ederdik. Ali ve abisi Nedim’i 6 Şubat deprem felaketinde kaybettiğimi öğrendiğimde dünyam başıma yıkılmıştı. İki değerli insanı kaybetme düşüncesi çok zordu benim için. Özlem, hasret ve rahmetle anıyoruz sizleri. Mekânınız cennet olsun güzel insanlar. Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi, “Öğretmenim Ali, yeni nesiller senin eserin olacaktır.”
Adil
—————————————————————————-
HOCALARINDAN/MESLEKTAŞLARINDAN
Senin gibi dosta böyle bir yazı yazmak; hem zor hem de çok üzücü. Bu dünyada senin kadar dürüst, naif, güzel bir insan ile karşılaşmadım. Seni çok özleyeceğiz ama saf düşüncelerini, çocuksu gülümsemelerini, kimsenin dikkat etmediği güzel ayrıntılara olan yorumlarını, öğretme ve öğrenme aşkını, öğrenciler ile ilişkini, dürüstlüğünü, yardımsever ve telaşlı hallerini, ailene olan bağlılığını ve muhabbetini, öğrencilerine, arkadaşlarına ve ailene olan sevgini kimse unutmayacaktır Ali ÖLMEZ Hocam. Soy ismin gibi sonsuza kadar anıların bizlerle yaşayacak. Bu dünyada kimseyi incitmediğinden ve kırmadığından o kadar eminim ki… Naif, dürüst, güzel ruhunun daha güzel bir yerde olduğuna inanıyorum. Mekânın cennet olsun can dost Ali ÖLMEZ.
Çalışma arkadaşın Songül ASLAN
—————————————————————————-
ALİ…
İsmiyle müsemma arkadaşımız, bu kirlenmiş dünyada tertemiz kalabilmiş bir insan. Geride hep iyiliği, insan olabilmeyi ve insanca kalabilmeyi hatırlatacak bana. Böylesine çirkin bir insanlık tarihine yakışmayacak bir iyilik ki, belki de bu yüzden erken ayrıldı der gibi. Belki de yüce yaratan onun hassas kalbini daha fazla acıtmak istemedi der gibi…
Hep İskenderun’u özlerdi Ali, bir gün memleketine geri dönebilmek ve orada kök salmak isterdi. Memleketini anlatırken parlardı gözleri, keşke memleketine böyle dönmeseydi. Şimdi ebedi tahtı İskenderun’a bakan bir tepede, huzurla bakacak memleket toprağına, denizine, gökyüzüne, bize de her şeye rağmen, herkese rağmen iyi kalabilmeyi miras bırakarak…
Bu satırları yazarken, en büyük pişmanlığım onunla daha fazla vakit geçirememiş olmak. Aslında ne kadar değerliymiş her bir dakika, her bir an. Keşke diyor insan, keşke son bir çay içseydik, saatlerce sohbet etseydik, hayallerini dinleseydik… Birlikte nice toplantılar yaptık, kararlar aldık, derslere girdik ama hiç konuşmadık ilk aşkını, hiç konuşmadık en büyük hayalini, en büyük korkusunu. Bu çağ bize böyle incelikleri unutturdu ama Ali’nin vedası yeniden hatırlattı her şeyi, hayatın koşuşturmacası içinde kaybolduğumuzu yüzümüze tokat gibi çarptı. Ona son mesajım ona ne kadar kıymet verdiğimizdi ama okuyamadı, keşke okuyabilseydi, keşke bunu söylemek için bu kadar beklemeseydim. Umarım duyamadığı, okuyamadığı bu sözcükleri hissediyordur.
Seni hep güzel hatırlayacağız Ali, iyi ki dokundun hayatımıza.
Öğr. Gör. Dr. Sevda Kubilay
—————————————————————————-
Ali, onu bulmak ve bir haber alabilmek için her yerde paylaştığımız siyah beyaz, göklere baktığı fotoğrafıyla yüreğimize bir kor gibi düştü. İyiliği, inceliği ve zarifliği bu dünyaya o kadar fazlaydı ki. Hepimizin çileden çıktığı, agresifleştiği, bencil olabildiği zamanlarda tüm bu negatif duygulardan arınmışçasına sakin kalır ve bize yol gösterirdi. Keşke onun ışığı daha uzun yıllar aydınlatabilseydi dünyamızı. Herkesin sadece bir kaos içinde ve bencilce yaşadığı şu korkunç dönemde böyle kıymetli, hassas, sakin ve düşünceli bir insanın bu kadar erken ve talihsiz bir şekilde aramızdan ayrılmasını hiçbir zaman kabul edemeyeceğim.
İyi bir mesai arkadaşı ve eğitimci olmanın ötesinde çok çok iyi bir insandı. Daha tezimizi yazacak, TİK yaklaştıkça birbirimize destek olacak, nice güzel çalışma fikirleri paylaşacaktık. Senden geriye kalanlar, bize öğrettiklerin, her şeye ve herkese rağmen iyi kalabilmen, kendinden ödün vermemen her zaman bana ilham olacak Ali. Umarım en sevdiğin yerde, memleketinde huzur içindesindir. Seni düşünmediğimiz ve özlemediğimiz tek bir gün bile yok. Aramızda olmasan bile bize ilham olmaya, yol göstermeye devam edeceksin. Umarım bizi, senin için neler hissettiğimizi ve seni ne kadar çok sevip özlediğimizi hissediyorsundur. İyi ki haytamızdaydın ve bize ışık oldun Ali. Her daim güzellikle ve özlemle anacağız seni.
Öğr. Gör. Merve ÖZTÜRK
—————————————————————————-
Size Ali’yi hak ettiği gibi nasıl anlatabilirim ki? Ben ne onun ince ruhuna ne de onunki gibi zengin bir kelime dağarcığına sahibim. Ali öyle güzel konuşur ve yazardı ki…Zihninde, ruhunda sadece güzel sözlere yer vardı sanki. Bizim yalnızca olumsuz yanını gördüğümüz bir olayı bir anda o derin içgörüsüyle, empatisiyle, güzel sözleriyle olumluya çeviriverirdi. Kötü sözlere, eksik ya da yanlış yazımlara tahammülü çok azdı. Türkçemize olduğu kadar İngilizce ve Arapçaya da oldukça hakimdi. Sosyal medyada zaman zaman durumlarında paylaştığı sözlerden anlardınız bunu. Öyle çalışkan, öyle vatansever bir insandı ki Ali…Ailesine, değerlerine, vatanına çok bağlı bir arkadaşımdı. Gönlü hep ailesinin yakınında olmaktan yana olsa da Niğde’de geçirdiği yılları boyunca çok çalıştı, dürüstçe ve titizce. Vatanını en çok seven ve de işini en iyi yapan insandı belki de. Öyle nazik, öyle yardımseverdi ki Ali…Ne bir öğrencisini ne de bir arkadaşımızı incitmemiştir. Yardımına, desteğine ihtiyacı olan kimseye “hayır” dememiş, diyememiştir. Hemen yan odamdaydı. Hemen her okula gittiğimde kapısında “Antakya” yazılı anahtarlığı takılı olurdu. Dersi olmasa da okuldaki odasında olur; ya bir öğrencisinin derdini dinler, ona çareler üretir ya da bir hocamızın makalesini gözden geçirirdi. Öğrencilerin sınavlarını en az iki defa okurdu, sonrasında ise odasına gelen her öğrenciye uzun uzun dönüt verirdi. Öyle ki zaman zaman bu kadar vaktini okulda harcadığı için ona kızdığımız bile olurdu. Öyle renkli, öyle nadide bir karakterdi ki Ali…Ramazan ayında öğrencilerle iftar programı organize eder, Paskalya geldiğinde yumurta boyama etkinliği yapardı. Öğrencilerin çoğunun muhtemelen görmeden mezun olup gidecekleri Niğde’nin turistik yerlerine geziler düzenler, öğrencilerle fotoğraflar çekinir, uzun uzun her biriyle sohbet ederdi. Çok sevdiği Antakya’nın renkleri, zenginliği onun ruhuna da işlemişti adeta. Mezun ettiği, edemediği her öğrencisinin hayatına dokunmuş, onlara yeni ufuklar göstermiştir. Ali bu ülkenin, hatta dünyanın çok çok ihtiyacı olan, eşine ender rastlanan gerçekten kaliteli, samimi, gerçek bir insandı… Onu şimdiden çok özledik, eminim hep özleyeceğiz. O bize yüzünde de hep pırıl pırıl parlayan bir ışık miras bıraktı. Diliyorum etrafına saçtığı o iyilik ışığı hep onunla olsun. Mekânı cennet, makamı Âlî olsun…
Havva Nur ASLAN
—————————————————————————-
Ali’nin ardından
Ali Ölmez, çeviri bölümünün sevgili öğrencisi, arkadaşımız, dostumuz, çalışma paydaşımız. Güzel bir insandan söz ediyorum. Çalışkan, paylaşımcı, dayanışmaktan çok keyif alan ama bunu çok seslendirmeyen, kendi sessizliği ve dinginliği içinde gerçekleştiren bir insandan.
Biz onu tanıdığımızda çok mutlu olduk. Onunla çalışmak keyif oldu. Ondan bir şey istediğimizde hiç itiraz etmedi. Katıldı. Ali dergimizin gönüllü çevirmenlerinden biriydi. Onunla olmak çok güzeldi bizim için. Ayrıca bir çeviri projesinin bileşenlerinden biriydi.
Ali’yi kaybettik… Depremde… Hatay’da…
Yaşananları tanımlamak olayın farkında olmamak, kavramamak demek. Bir bu yaşananları kendi tanımlanamazlığında bırakıp güzel dost , arkadaş Ali’yi yaşayanlar ve yaşatacaklarımızın arasında tutmayı becermeliyiz. Ali hep aramızda var olmalı. Ali’nin dingin, sevgi dolu yüzünü hep taşıyacağım.
Necdet Neydim
—————————————————————————-
Ali ölmez…
Sevgili Ali,
Sen aramızdan ayrılalı tam olarak kaç gün oldu, bilmiyorum.
Son haftalarda seni o kadar çok düşündüm ki aramızdan ayrılmışsın gibi gelmiyor.
Üzücü haberini ilk aldığım akşam ofisimdeydim. Seninle birçok kez ders işlediğimiz veya tez görüşmesi yaptığımız ofisimde…
Koridordan, deprem korkusu sebebiyle bir süre evlerine girmek istemeyen, fakülte binasının daha güvenli olduğunu düşünen diğer hoca arkadaşlarımın, çocuklarımızın ve hatta köpeklerimizin sesleri geliyordu. Bölüm koridorunu böyle bir hareketlilikle yaşamanın ayrı bir ürperticiliği vardı.
Günlerdir çeşitli kanallardan depremin dehşet verici haberleriyle boğuluyorduk. Ardı arkası kesilmiyordu. Bir metin diğerinden daha acıklıydı. Bir görüntü diğerinden daha felaketti. Adeta taş kesilmiştim. Sadece seyirciydim. Düşünemiyordum, tepki veremiyordum. Donmuştum sanki.
Yoğun bir yazışma trafiği içerisinde birden senin adını okudum ve geçtim. Geri döndüm. Tekrar okudum. Tekrar ve tekrar. Belki yanlış anlıyordum. Belki yanlış bir haberdi… Ama sonra haberin doğruluğu teyit edildi ve ben ilk kez tepki verdim. Gözyaşlarım döküldü. Ağladım. Senin için. Ve seninle birlikte giden herkes için. Geriye kalanlar için.
Bir süre sonra yazışmalara yeniden baktığımda senin için yalnız benim değil seni tanıyan birçok insanın çok güzel düşünceler beslediğini gördüm. Neden bilmiyorum ama senin için yazılanların ekran görüntüsünü çektim ve sakladım. Bir gün birleştirip paylaşırım diye düşündüm belki de ama içimden gelmedi daha sonra. Ne güzel izler bırakmışsın…
Hem meslektaşımdın hem de öğrencim oldun. On dokuz gün önce Enise Hocamız benden senin için bir yazı yazabileceğimi ilettiğinden beri de bu yazıyı çeşitli biçimlerde aklımda yazıp duruyorum… Hayatımda ilk kez böyle bir yazı yazmam gerekiyor. Fazlasıyla zorlanıyorum. Dün akşam da bazı notlar aldım, güzel ve bütünlüklü bir kurgu olsun diye… Ancak dosyayı açtığım anda sana içimden geldiği gibi seslenmeye karar verdim. Kurgu kendiliğinden oluşuyor…
Bende bıraktığın izlerden söz edeceğim.
Ali deyince bende ince ruhlu, duyarlı, çalışkan, titiz, mütevazı, naif sözcükleri çağrışıyor.
Yüksek lisans mülakat sınavında tanışmıştık. Umut vaat ediyordun, bu nedenle güçlü bir aday olduğun konusunda tüm jüri üyeleri hemfikirdi. Yüksek lisans programında benim de dersimi seçmiştin. Diğer arkadaşlarla birlikte iki dönem boyunca çeviribilimin çeşitli konuları üzerine ayrıntılı tartışmalar sürdürdük. Daha sonra birlikte yüksek lisans tezini yazdık. Zaman zaman zorlayıcı anlar da yaşadık elbette ve tüm bu anları da düşünerek yazıyorum: Seninle çalışmak çok keyifli bir süreçti. İlerleyen dönemlerde tez çalışmanı yayına da dönüştürdük. Çalışkandın. Titizdin.
Kendine has dil kullanımın çağrışıyor. Eski Türkçe kelimeleri kullanırdın. Bu kelimeleri, konuşurken kullanmanın yanı sıra yüksek lisans tezini yazarken de kullanıyordun. Zaman zaman adeta edebi bir eser okuyor gibi hissettirmiştin bana. “Yaygın Türkçe bilim dilini tercih etmelisin” şeklinde eleştiri yapsam mı diye çok düşünmüştüm… Bazı belirleyici noktalar hariç bu eleştiriyi yapmamaya karar verdim sonra. Çünkü bu “sen”din ve sen olman güzeldi. Dilimizin zenginliğini keşfetmiş olman güzeldi. Duyarlılığını diline yansıtman güzeldi. Duyarlıydın.
Tez çalışmalarımızın ilk dönemlerinde görüşmeye gelip ezile büzüle “Hocam, tez çalışmamda sizin yayınlarınızdan alıntı yapmam gerekliliği doğuyor… Haddimde değil belki ama sormak istedim… Tezimde sizi alıntılamam ayıp kaçmaz mı?” sorusunu soracak naifliğin vardı. Ben hayretlere düşüp bu bakış açına itiraz ettiğimde de “Ben kim oluyorum ki bir hocanın söylediği sözün üstüne söz söylerim”, diye de açıklama yapmıştın. Naiftin.
Bazen umutsuzluğa kapıldın. Çok iyi iş çıkarıp neden daha iyisi olmuyor diye hayıflandın bazen. “Hocam, ben bu düzende bir şey değiştirebilir miyim?” diye sorduğun oldu… Ben sana tez çalışmamızın sınırlarını sormuşken sen memleketin sorunlarını kendine dert edip akademisyenlerin iş yükü, öğrencilerin hazır bulunuşluğu, fiziki koşullar, eğitim sistemi gibi konulardan söz ettikten sonra “Hocam, bunlar çözülmeden çeviri öğretimine ilişkin gerçekçi ne söyleyebiliriz ki?” dediğin oldu… Sana daima sende gördüğüm potansiyeli hatırlatmak zorunda kaldım. Zaman zaman psikolog gibi hissettirdin bana. Ama çalışma ahlakın hep umut verdi bana. Mütevazıydın.
Tez çalışmamız bittikten ve başarılı bir savunma toplantısından sonraki haftalarda odama gelmiş, beni göremeyince bir paket bir de tatlı not bırakmışsın masama. Odama döndüğümde bunu görünce ne kadar ince ruhlu bir insan olduğunu düşündüm. Nota şöyle yazmışsın: “Sayın Emra Hocam, özellikle tez yazım sürecimde vermiş olduğunuz destek için çok teşekkür ederim. Bugün bu diplomayı almamda en büyük rolü siz oynadınız. Okula kadar gelmişken sizi görmek isterdim. Ancak kısmet olmadı. Emeklerinizin karşılığı olarak yetersiz kalsa da yürekten teşekkür ederim. Sağlıcakla… Ali Ölmez” Bu not o günden beri ofisimdeki panoda asılı duruyor. Paketten, incelikle seçilmiş küçük renkli kaseler çıktı. Memleketin Hatay’dan getirmiş olduğun, kültürümüzün bir parçası olan el yapımı renkli seramik kaseler. O kaseleri her kullandığımda seni ve inceliğini düşünürken buluyorum kendimi. İnce ruhluydun.
Soyadında saklı olduğu gibi, sen hatıralarımızda yaşamaya devam edeceksin…
Işıklar içinde uyu…
Doç. Dr. Emra BÜYÜKNİSAN
—————————————————————————-
ARKADAŞLARINDAN
Sevgili dostum Ali,
Seninle paylaştığımız bir yıl, ne kadar iyi bir insan, sadık bir dost ve aydın bir akademisyen olduğunu görmek için yeterliydi. Kalbimizdeki yerin hiçbir zaman dolmayacak, ama buna gerek de yok, çünkü sen her zaman orada olacaksın. Rahat uyuduğunu biliyorum.
Arman ZAN
—————————————————————————-
İstanbul Üniversitesi Çeviribilim Doktora Programından arkadaşımdı Ali. Pandemi dönemine denk geldiği için yalnızca çevrimiçi bir araya gelebilmiştik. Fakat buna rağmen iyi ve birbirini destekleyen bir ekip olmuştuk. Bir etkinlik olsa da yüz yüze görüşebilsek diye fırsat kolluyorduk, olmadı. Çok değil, 24 sene önce bir benzerini yaşadığımız travma tekrarladı ve ısrarla ders almadığımız bir deprem kopardı arkadaşımızı bizden. Ali, birlikte ders aldığımız gruptaki diğer arkadaşlarımız gibi çok iyi bir insandı. Herkesle iyi anlaşırdı, çok kibar ve yardımseverdi. Her türlü yardım talebimize elinden geldiğince destek olurdu. Ayrıca çalışkan, küçük detayları fark eden ve dikkatli bir araştırmacıydı. Her şeyi en temelinden ele alarak, hiçbir yönünü atlamadan tane tane anlatmayı severdi. Bu yönüyle aynı zamanda iyi bir eğitimci olduğunu düşünüp öğrencilerini şanslı bulmuşumdur. İyi bir arkadaş, iyi bir çeviribilimci ve eğitimciyi kaybettik. Başımız sağ olsun.
Zeynep ŞAHİNCAN YILMAZ
—————————————————————————-
Sevgili Ali ile tanışamadım. Ancak onu, rengârenk sunumları, arkasından hep iyi bahseden ortak arkadaşlar sayesinde dolaylı olarak tanıdım. İstanbul Üniversitesi Çeviribilim Doktora Programında tüm sınıf arkadaşlarının ne iyi insan olduğunu söylemesi yanı sıra, ülkemiz için gelecek vaat eden bir akademisyendi. Böyle güzel bir insanı, çalışkan araştırmacıyı, gencecik sınıf arkadaşını kaybetmek çok üzücü. Işıklar içinde uyu güzel insan Ali.
Ceren ŞENTÜRK
—————————————————————————-
Sevgili Ali, tanıdığım en nazik ve en saygılı insanlardan biriydi sanırım. Konuşurken kelimelerini özenle seçtiğini hissederdiniz. Aynı özeni derslerimizde ve çalışmalarında da gösterirdi her zaman. Pandemiden dolayı hiç yüz yüze gelememiştik ancak bunu bir gün mutlaka yapacaktık, olmadı. Şimdi 10 kişi çıktığımız bu yola 9 kişi olarak devam etmenin üzüntüsü içindeyiz.
Artık aramızda olmasan da daima aklımızda ve kalbimizde olacaksın. Seni hep sevgiyle anacağız… Hoşça kal doktora arkadaşım…
Meltem KILIÇ
—————————————————————————-
Sevgili arkadaşımı doktora süreciyle birlikte tanıdım. Bundan dolayı olacak ki çok kısa süre yaşayabildik arkadaşlığımızı. Ama buna rağmen onun çok nazik ve naif biri olduğunu söyleyebilirim. Her zaman özenli, titiz ve çalışkan oluşuyla tanıdık hepimiz onu. Ali ile görüşmelerimiz ya da bilgi paylaşımlarımız görüntülü ders, telefon, mesaj üzerinden oldu. Hiç birlikte bir yere gidip çay, kahve içecek imkânımız olmadı. Ama onunla konuşurken her zaman iyi ve temiz kalpli olduğunu gönülden hissettim. Arkadaşımı yüz yüze görüp onunla uzun uzun sohbet etmek çok isterdim gerçekten.
Ali’ye hiç söyleyemedim ama beni bir gün çok cesaretlendirmişti. Doktora çalışma alanlarımızı seçerken ben kendim için yeni olan bir alana eğilmiştim; işaret dili çevirmenliği. Dönem arkadaşım olan Ali de bunu biliyordu elbette. Kaygıların ve çok çalışmanın verdiği yorgunlukla umutsuzluğa düştüğüm bir gün durup dururken Ali’den bir mesaj almıştım. Arkadaşım on sene önce işaret dili öğrenmek istediğini sosyal medyada paylaşmış. Onu bana göndermiş ve altına hatırladığım kadarıyla demiş ki: “Ben öğrenemedim Tuğçe ama eminim sen öğreneceksin ve bize de anlatacaksın”. Keşke anlatabilseydim… O an bu desteği o kadar iyi gelmişti ki, toparlanıp çalışmaya devam ettiğimi hatırlıyorum. Böyle güzel arkadaştı Ali.
Şunu da bil ki Ali, senin başardığın çok güzel şeyler var. Bizim yolculuğumuz devam edebilseydi eminim daha iyisini de yapardın. Hiç kimseye yakışmıyor elbette ama senin bize ‘veda edişin’ sana hiç yakışmadı. Işıklar içinde uyu arkadaşım.
Tuğçe ÖREN
—————————————————————————-
Sevgili Ali, bana bugüne değin tanımış olduğum en kibar insanları sorsalardı şüphesiz adını en başlarda zikrederdim. Dergimiz Sözelti için çevirmiş olduğun bir öykünün düzeltmenliğini yapmış ve sana göndermiştim. İletime karşı vermiş olduğun özenli, disiplinli, nazik yanıtlarını hiçbir zaman unutmayacağım. Çevirine olan özenin, düzeltilerime derste öğrencilerinle baktığını söylemen ve çevirdiğin metinle ilgili olan her önerime verdiğin yanıtlar beni çok şaşırtmış ve çok mutlu etmişti. Senin gerçekten tam bir ekip arkadaşı ve çok özel bir insan olduğunu bir öykü çevirisiyle anlamış, sana büyük bir saygı duymuştum. İletilerimiz hâlâ mesaj kutumda duruyor. Bu kadar naif bir yüreğin gidişine veda etmek zor, bu yüzden veda etmek yerine senin yüreğini örnek alıyor ve senin gibilerin sayısının artmasını diliyorum. Yüreği yaşayan hiçbir zaman ölmez.
Bu dünyadan senin gibi geçmek isterim.
İrem TUNAY
—————————————————————————-
Doktora sürecinde tanışmıştık Ali’yle. Hepimiz onu saygılı, ince düşünceli, yardımsever, insanları kırmaktan çekinen, çalışkan, renkli sunumlarından vazgeçmeyen biri olarak tanıdık. En son depremden bir hafta önce yazışmıştık onunla; kitap çevirisi hakkında konuşmuştuk. Belki de bu sebeple apansız gidişine inanmak çok zor oldu.
Biz sana ölümü hiç yakıştıramadık Ali. Herkes gibi senin de hayallerin, hedeflerin vardı; tamamlamak istediğin çalışmaların, çevirilerin… Biliyorum, henüz tamamlanmayan bir hikayen vardı…
Gözün arkada kalmasın arkadaşım; seni tanıyan, seven herkes hikayeni yazmaya devam edecektir…
Enise ERYILMAZ
ÖĞRENCİLERİNDEN
Yolunu kaybetmiş olan bizlere, bir pusula; altın gibi kalbiyle yaralarımıza derman, bir şifa gibiydi… Karanlıkta güneşimiz, yağmurda korunmamız için bir şemsiyeydi güzel yürekli Ali hocam…
Bize ışık olduğunuz gibi dualarımız da size ışık olsun. Sizi asla unutmayacağız.
Yasemen ASLAN
—————————————————————————-
Nasıl başlayacağımı ve ne diyeceğimi aslında bilmiyorum. İnanır mısınız numarasını silemedim, silemiyorum, elim varmıyor maalesef… Sadece şunu diyebilirim ki arkasında çok güzel izler bıraktı. Hep sevgiyle iyilikle bize yaklaştı. Çok fazla zaman harcamadık onunla ama yüreği güzel ve merhametli bir hocamız olduğunu hep bilirdik. Ruhu şad olsun. Mekânı cennet olsun. Onu hiç unutmayacağız, hep kalbimizde olacak. Canım Ali Hocam.
Sultan ADSIZ
—————————————————————————-
Sizin gibi bir hocaya sahip olmak bizim şansımızdı. Çok az zaman geçirebildik sizinle ama bu süreç de bile çok bağlandık çok sevdik. Bu ayrılık hiç olmadı seni çooook özleyeceğiz yüreği güzel hocamız mekânın cennet olsun.
Derya ŞAHİN
—————————————————————————-
Ali Hoca bizim çeviri amaçlı okuma adlı dersimize giriyordu. Ders sabah erken saatlerde başlıyordu ve o dersten çok fazla devamsızlığım olduğu için kaçırmamam gerekiyordu dersi. Bir gün derse gitmek için uyandığımda Niğde’de aşırı bir kar yağışı vardı ve yerdeki kar diz boyuna gelmişti. Evimin bulunduğu konumda çok fazla yokuş olduğu için giderken zorluk yaşarım diye düşünüp yolu uzatmaya karar verdim. Ali Hocamı arayıp, “Hocam kar yağışından dolayı birazcık gecikebilirim, yok yazmasanız olur mu?” diye sordum. O da bana, “Ben anlatacağım konu için çok heyecanlandım ve sabah 5.30’dan bu yana okuldayım, geç bile kalsan mutlaka gel. Bu dersi kaçırmaman lazım.” dedi. Anlatacağı konu için heyecanını zaten sesinden anlayabiliyordum, çünkü Ali Hocam öyle bir insandı, işine fazlasıyla tutkun, çalıştıkça yorulmayan aksine çalıştıkça dinlenen bir insandı. Birine bir şey öğreteceği zaman onun mutluluğunu önceden yaşayıp heyecanlanan bir insandı. Ve muazzam bir öğretmendi. İyi ki onu tanıma fırsatım oldu.
Teoman ÖZSÖYLER
—————————————————————————-
Sınıfta DGS sınavına girmeyen birkaç kişiden biriydim. Bazı sıkıntılarım vardı. Sınav sonrası okula gitmemiştim. Ali Hocam sınıfta benim sınavımın nasıl geçtiğini sormuş, bir arkadaşım sınava girmediğimi söylemiş. Okula gittiğim zaman Ali Hoca beni odasına çağırmıştı; bir okutman, eğitmen gibi değil de abi, arkadaş gibi sınava niye girmediğimi sormuştu. “Sınava girmemene üzüldüm, en azından kendini bir deneyebilirdin.” dedi. Bazı sıkıntılarım olduğunu o yüzden sınavı hiç düşünemediğimi söyledim. Sıkıntılar hep olur, bir an önce yoluna koy, seneye mutlaka gir demişti. Hep üstümüze düşen, akademik kariyer alanında bizi sürekli teşvik eden, örnek bir eğitmendi. Nurlar içinde uyusun…
Sevda ÖZSARAÇ
—————————————————————————-
Ali Hocamızın Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi’nde Çevirmenlik Bölümü’nden geçen yıl öğrencisiydim. Ali Hoca’yla aramda hep güzel bir bağ olduğunu hissederdim, çünkü her zaman her konuda bana desteğini hissettirdi. Üniversite okurken aynı zamanda okulun kulübünde tiyatro yapardım; bana en çok destek veren, benimle en çok gurur duyanlardan biriydi. Hatta yağmurlu bir akşam tiyatro gösterime yetişmek için 45 dakika yağmurda yürüdüğünü söylemişti. Sadece bana değil tüm öğrencilerine aynı şekilde yaklaşırdı. Herkesin bütçesini düşünür, birinin bir sorunu olduğunda özel olarak ilgilenirdi. Ne zaman okulda öğrencilere yarayacak bir duyuru olsa hemen bize haber verirdi yararlanmamız için. Bir keresinde bir konferansta CV hazırlamamızı söylemişlerdi, ben hazırlamak istememiştim. Ali Hoca benim için CV getirip doldurmama yardım etmişti. Ben kendime güvenmiyorken o bana güvenmişti. Aynı zamanda başka öğrencilere de aynısını yapmıştı; öğrencilerinin hep iyi yerlerde olmasını istiyordu. Bu onu çok gururlandırırdı. Öğrencileriyle sadece öğrenci öğretmen ilişkisi değil aynı zamanda arkadaş gibiydi. Araba aldığında, doktora sınavları yaklaştığında heyecanlarını bizimle paylaşırdı. Hatta araba aldığında bizi geziye götürmüştü. Niğde Paşa Bağları orman yürüyüşüne gitmiştik. Ağaçlara, çiçeklere, hayvanlara karşı sevgisi orda da beni kendine hayran bırakmıştı. Her canlıya karşı sevgi doluydu. Bizim için erik toplamıştı. Yorulduk diye bir evin kapısını bizim için çalmıştı, orada dinlenmiştik. Dünyadaki tüm canlılara karşı o kadar iyiydi ki üniversitemiz fotokopicisi A4 kağıdını arkalı önlü çıkartmadığında kızardı. “Ağaca yazık değil mi, israf olmuş” derdi. Bir yaprağı bile düşünürdü. Öğrenmeye olan merakı, canlılara ve öğrencilere olan sevgisini aklımdan hiç çıkmayacak. Ne kadar yazarsam yazayım ona olan sevgimi, hayranlığımı anlatamayacağım ve bana olan desteğini unutmam mümkün değil. Biliyorum ki iyiler çok yaşamaz ama eminim cennette o çok sevdiği ağaçlar, çiçeklerle birlikte bizim onun için yazdıklarımızı izliyor. 6 Şubat’ta attığım “İyi misiniz hocam” mesajı hep tek tik kalacak ama bu anlattıklarım ve daha fazlası hep anılarımda olacak. Biliyorum ki yaşasaydı her ne yaparsam yapayım beni desteklerdi bu yüzden hala desteğini hissediyorum. Onu hiç unutmayacağım. Derlerdi inanmazdım; öğrencilik hayatının bir döneminde mutlaka iz bırakan öğretmenler olacak. Bizim kalbimizde unutulamayacak bir iz ve güzel anılar bıraktınız. Yattığınız yer incitmesin hocam…
Esengül Feyza YILMAZ
—————————————————————————-
Uzun, sonsuz cümlelerin eşsiz sahibi Ali Hocam; hala bıkmadan, yorulmadan ders anlatışlarınız, sayısız sözcükleriniz gözlerimin önünde, sesiniz kulaklarımda. Her ne zaman isminizi duysam yüzüm gülümser, anılarız gelirdi aklıma ve hala da bu şekilde devam edecek. Siz her öğrencinize dokunan ve onda bir anı bırakan bir öğretmendiniz. Her ne zaman eski günleri hatırlasam, bıkmadan usanmadan yazım yanlışlarımı düzeltmeniz gelir gözlerimin önüne. Sizden öğrendiğim her bilgi sizi benimle yaşatacak, sizi her zaman gülümseyerek hatırlayacağım. Yattığınız yer sizi incitmesin, kalbi güzel hocam.
Özgenur BOBUŞOĞLU
—————————————————————————-
Değerli Ali Hocama;
Ben bu satıları sizin de aşık olduğunuz memleketimiz Hatay’dan yazıyorum. Yazmayı hiç istemezdim, çünkü daha sizden öğreneceğim çok şey vardı. Paskalya yumurtaları yaparız demiştiniz son derslerinizde. Annenizin ölümüyle ilgili bir çeviri vardı son sınavınızda; onu hiç görmemiş olsanız da özlediğinizden bahsediyordunuz. Grip olmuştunuz ve koşturmaktan yemek yemedim demiştiniz. Çantamda çikolata vardı, size ders bitiminde verecektim ama çekindim. Sonra aklıma Çizi’yi çok severim dediğiniz geldi ve mezuniyetimde size Çizi kutusu hazırlayıp hediye edecektim. Size veda etmeyi hep erteledim, çünkü kabullenemedim. Sevdiğiniz bir şarkıdan bahsetmiştiniz “حديقة ازهار” (çiçek bahçesi). Şarkıda güller ekilmiş, çiçek bahçesinden bahsediyor… Umarım siz de şimdi annenizle çiçeklerle dolu bir bahçedesinizdir. Hoşça kalın Ali Hocam.
Sizi çok seven asla unutmayacak memleketliniz Kevser.
—————————————————————————-
Yürürkenki aceleci adımlarınız gibi bu dünyadan göçüşünüz de aceleydi. Cümleleriniz, konuşmalarınız da hep aceleciydi; her şeyden bahseder, özenli cümleler kurardınız. Kimse sıkılmaz, kimse incinmezdi. Yeni bir telefon almıştınız. Bunu bile öyle güzel ve heyecanlı anlatmıştınız ki yıllar geçti gözümün önünden gitmiyor o sohbetimiz. Öğrettiğiniz şeyi yaşardınız, bizim öğrenmememiz işten bile değildi. Şairane sözcükler kullanır, yapılan çevirilerde bunu görmek hoşunuza giderdi. Daha doğrusu sizi mest ederdi 🙂 Şimdi kalan cümlelerinizi tamamlayacak, sizin kadar sevilen, başarısından söz ettiren biri olmak için çabalayacağız. Her çevirimi size okuyacakmışçasına sevdiğiniz deyişlerle süsleyecek ve sizin gülümseyeceğinizi bileceğim.
“Yüz yaşındaki bir ağacın nefes alışını izle.
Büyümeyi ve kalıcılığı gösterdiği için
ağaca içinden teşekkür et.”
Teşekkürler Ali Hocam; büyümeyi ve kalıcılığı yüz yaşındaki ağaç gibi bize gösterdiğiniz için. Bunları okuyamayacak olmanız derin yasa boğsa da size böyle veda edebiliyorum. Sizi çok özleyeceğiz…
Rabiye AVCUOĞLU
—————————————————————————-
Ali Ölmez… Arkasından “Zehir gibi bir adam! Yahu dil konusunda ne kadar da çok bilgi birikimi vardı. Bir insanın hem Türkçesi hem İngilizcesi hem de Arapçası bu kadar iyi olabilir mi?” derdim kendi kendime. Hatırlıyorum, özellikle kelimelerle arası çok iyiydi, kelimeleri kökenlerini vs. iyi tanırdı. Kelimelerle dans eder, her kelimeden bir bilgi verirdi. Öyle ki bazen sıkılırdık bolca örneklerinden. Huzur içinde uyusun. Bize bir şeyler öğretmek için ne kadar da istekliydi. Keşke şu an burada olsa, yine sıksa o dolup taşan bilgi birikimiyle. Biz onunla etkinlikler yapmayı planlıyorduk, güzel vakitler geçirecektik bu dönem. Ama maalesef ki aramızdan erken ayrıldı. Yokluğuna alışamadım çok iyi bir insandı. Çok özledim onu. Huzur içinde uyu Ali Hocam…
Fırat GÜLMEZ
—————————————————————————-
Böyle bir durumda ne denir nasıl başlanır hiç bilmiyorum… Ali Hocamla karşılaştığım için kendimi hem şanslı hem de şanssız hissediyorum. Karşılaştığım, tanıdığım için çok şanslıydım evet, ama maalesef bu tanışıklık çok kısa sürdü. Yarım dönem (yaklaşık 3 ay gibi bir süre) bize asla yetmedi kendisinin engin bilgilerinden faydalanmak için. Onun dışında kendisi biz öğrencilerine bir şeyler katabilmek, öğretebilmek için sürekli çaba gösteren, ders dışında da hiçbir mecburiyeti olmadığı halde öğrencilerini düşünen, önemseyen biri olmuştu her zaman. Sizin gibi birinin hiçbir zaman gelmeyecek olması gerçekten çok üzücü. Gerçekten de soyadınızı yaşatıyorsunuz hocam (Ali ÖLMEZ). Siz hep bizde var olacaksınız. İyi niyetinizi ve güzel kalbinizi hiç unutmayacağız. Sizinle helalleşmek nasip olmadı ama umarım bize hakkınızı helal etmişsinizdir, bizden (benden) yana helal olsun. Sizi hiç unutmayacağız…
“Sonra bir mezarlıkta
Bir çukurun başında
Bir kapının ağzında
Herkes susar
Konuşur ölüm…” Adil Erdem Bayazıt
Fatma KAYA
—————————————————————————-
Henüz bölümümde 1.sınıf öğrencisiyim. Okula ilk geldiğim gün herkes Ali Hoca hakkında konuşuyordu. Kendisinin çok iyi bir eğitimci olduğu, çok çalışkan, yardımsever, her işe elinden geldiğince koştuğu söyleniyordu. Hocamızı merak etmiştim… Perşembe günü ilk kez tanıştık canım hocamızla. Nasıl desem ki hepimiz hayranlıkla dinlemiştik, çünkü sürekli yeni bilgiler öğreniyor ve her defasında şaşırıyorduk. O kadar çok üzgünüm ki çok kıymetli, çok başarılı bir hocamızı kaybettik. Keşke daha çok zaman geçirebilseydik, ondan öğrenecek çok şeyimiz vardı, maalesef yarım kaldı. Hiç unutmam zor durumda kalmış bir arkadaşımız vardı. İlk aklıma Ali Hoca gelmişti. Hemen gittim, yardım istedim. O süreç boyunca elinden geleni yapmış, çok yardım etmiş. Ben de vefatından sonra öğrendim, bilmiyordum bu kadar yardım edeceğini. Son kez göreceğimi bilsem sımsıkı sarılır, elini öper, her şey için teşekkür ederdim. Çok özlüyorum ve bunun cidden tarifi yok ama biliyorum ki güzel kalbiyle cennetin en güzel yerinde bizi izliyor ve biz de öğrencileri olarak okuyup elimizden geleni yapıp ülkemize hayırlı evlatları olacağız. İşte o zaman mutlu olacaktır, her zaman istediği gibi evlatlarının başarısını gururla izleyecektir. Sizi çok seviyorum canım hocam.
Aslı BOZTUĞ
—————————————————————————-
Hocamızı sadece yarım dönem tanıma şansımız oldu. Keşke daha fazla tanıma ve yeni şeyler öğrenme zamanımız olsaydı. Sanki her şey yarım kaldı. Ali Hocamızın vefatıyla öğrencileri, yani bizler de yarım kaldık. Sizinle bu kadar kısa bir dönem de birçok çeviri ve etkinlik yaptık. Ali Hocam bizi her konuda desteklerdiniz, size karşı güvenimiz hep tamdı. Sizi asla unutmayacağız. Sonsuz sevgi ve merhametinizle her zaman kalbimizde olacaksınız.
İrem ERYILMAZ
—————————————————————————-
Sizin gibi bir hocaya sahip olmak bizim şansımızdı. Çok az zaman geçirebildik sizinle ama bu süreç de bile çok bağlandık çok sevdik. Bu ayrılık hiç olmadı seni çooook özleyeceğiz yüreği güzel hocamız, mekânın cennet olsun.
Derya ŞAHİN
—————————————————————————-
Ali Hocamız çok değerli bir insandı ve konuşmayı, bir şeyler anlatmayı çok severdi. Zamanın birinde Saliha ile bir imza almak için odasına çıktığımızda, bizi bir saat içeride tutmuş; Arapçadan, Kur’an’dan, sınavlardan ve hazırlık yıllarından sohbet etmiş; en sonunda da Arapça doktorası için bizimle prova yapmıştı. Bizde nasıl olduğu hakkında yorum yapmıştık. O gün bizim için çok önemli bir saatti. Hiç duymadığımız şeyler duymuş, gerçek manada dolu bir zaman yaşamıştık. Ali Hoca sadece kendi dersleri için değil; başka derslere de ehemmiyet gösterirdi. Başka bir zamanda ise sınıf adına iletişim kurmam için numarasını bana vermişti. Başka bir derste bana mesaj atmıştı. Ben de kendisine cevap vermiştim. Hemen bana dönüş yaparak, “Sen derste değil misin? Neden yazıyorsun?” diye sormuştu. Çok mahcup olmuştum. Kendisi her zaman kalbimizde yer almakla birlikte, kendisine Allah’tan rahmet, yakınlarına ve çok sevdiği öğrencilerine baş sağlığı diliyoruz.
Alper BEBEK- Saliha KOÇAK
—————————————————————————-
Sevgili Ali Hocam,
Sizi kaybettiğimiz gerçeğine inanıp alışmak zorunda olmak ve bu satırları yazmak çok zor geliyor. Sevdiğimiz, değer verdiğimiz insanları artık göremeyecek olmak çok acı verici. Sizinle ilk tanıştığımız günü dün gibi hatırlıyorum. Sınıfa geldiğinizde anlattığınız ilk şey dillerin ortaya çıkışı idi. Sizinle derslerin ilerleyişi çok güzeldi. Her dersinizde o kadar çok bilgi edindik ki, sadece ders işlemezdiniz, hayata bakış açımızı geliştirmemizi sağlardınız her daim. Son dersimize kadar da sayenizde çok şey öğrendik ve kültürlendik. Maalesef bu hayatta herkes sizin kadar iyi, bilgili ve kültürlü bir öğretmene sahip olma şansını yakalayamıyor. Kısa bir dönem sürmüş olsa da sizin öğrenciniz olmak onur verici. Sizinle son olduğunu bilmeden son kez oturup sohbet ettiğimizde sınav notlarımız hakkında konuşmuştuk. Beni tebrik ettiğiniz için çok gururlanmıştım. Sizi kaybettiğimiz için o kadar üzgünüm ki bunu anlatmaya kelimeler yetmiyor ne yazık ki. Keşke hâlâ burada, bizlerle beraber olsaydınız. Saygıdeğer hocam, sizi asla unutmayacağız, hep kalbimizde kalacaksınız. Ruhunuz şad olsun…
Ayşe ALTÜRK
—————————————————————————-